Nedir uyku?
Dış dünyada yaşananlara verilen reaksiyonların etkisinin azaldığı, vücut etkinliklerinin bir kısmının pasif duruma geçtiği ve idrak faaliyetlerinin neredeyse durdurulduğu durum.
Evet, tamam, günlük hayatta deneyimlediğim uyku; yukarıda yazan şeye benziyor da neden var? Neden günümün bir kısmını bilincim kapalı şekilde geçirmek zorundayım? Neden her uyandığımda farklı hissediyorum? Neden uyandığımda, uyumadan önceki halimden daha kötü bir halde oluyorum?
Burada bu soruların bilimsel cevaplarından dem vurmayacağız belki, fakat bir düşüneceğiz. Her yaşam, her beden ve her zihin biriciktir. Dolayısıyla, herkes için önerilen aktiviteleri veya tüketim ürünlerini kendimize göre biçimlendirip o haliyle hayatımıza katmamız elzemdir.
Uyku esnasında dış dünyada olup bitene verdiğimiz tepkilerin bir anlamda sönük olduğunu bir kez daha hatırladık. Öte yandan uykunun, mecazen, etrafta olup bitenin farkında olmama hali olduğunu da biliyoruz. Fakat zihni uyuşturan, ussal yetileri adeta devre dışı bırakan gaflet meselesi başka bir yazının konusu olsun.
Neden uyuyoruz? En dümdüz cevabı dinlenmek için olurdu muhtemelen. Gün içerisinde uzuvlarımız beyinden gelen komutları kapasiteleri yettiğince uyguluyor, zihnimiz sayısız uyarana maruz kalıyor. Bir noktadan sonra zorlanmaya ve enerjimizin son damlalarını kullanmaya başlıyoruz. Tüm sorumluluğu kendi üzerimize almamız da mümkün değil, fazlasıyla yıpratıcı bir dünya düzeninde nefes almaya çalışıyoruz. Ne kadar çok yorulursak o denli özlüyoruz uykuyu.
Bir yandan da olağanüstü bir tarafı var uykunun. Ayırdına varamayacağımız bir anda dünyayla olan bağlar kopuyor, uyanma anında fişin tekrar takılmasını andırırcasına bir an yaşıyoruz. Bağlantı oluşturulmaya çalışılıyor. Bir önceki gece kaydettiğimiz bölümü tekrardan yüklüyor ve simülasyona devam ediyoruz.
Uykuya dalma anına karar veremeyişimiz midir acaba uykuyu bir şifa olarak düşünmemizi sağlayan? En sancılı geçen, bizi bitkin hale düşüren anlarda gücümüzü yeniden kazanmamıza olanak verecek, bir süreliğine bizi içinde bulunduğumuz hengamenin dışına çıkaracak sihirli anlar arıyoruz. Sahi, uykuya bir türlü doyamamamız bu sebepten mi?
Bir konuda tatmin seviyesine ulaşıldığı an yeni bir eşik belirlenir. Daha fazla kazanmak, doymak, dinlenmek, mutlu olmak, koşmak… Adını siz koyun. Zannederiz ki, o eşik seviyesine erişebilmek için hali hazırda yaptığımız ne varsa daha fazla enerji veya zaman ayırmalıyız. Bu formül eldeki kaynakların %100’ü kullanılıncaya kadar geçerlidir. Zaman zaman göremesek de bize şu sinyal gönderilir:
Lütfen elindekilerini verimli kullan ve akıllıca bölüştür. Aksi takdirde kaynakları daha fazla kullanırım ve diğer vücut aktivelerinin verimini düşürürüm, düzenini bozmaya başlarım.
“-Eh, her değer verdiğim bana sırtını döndü. Sevgili uykum, sana saatlerimi veriyorum, neden beni yarı yolda bırakıyorsun? Sonsuz uykuda mı dinleneceğim yahu ben!
+Ey Homo Sapiens, ben zaman alan bir angarya değilim, bana iftira atamazsın. Gün içerisinde maruz kaldığın ne kadar uyaran varsa uyku evresinde bir bir temizliyorum onları. Bir gün sana uyanınca çöpleri kendin at dedim mi hiç? Sana zaman kazandırmak için buradayım, balım. Uyanık olduğun saatleri güzelleştirmek, yönetmek zorunda olduğun baskı ve strese karşı dayanıklı olmana yardımcı olmak benim işlevim. Bir zahmet iyi beslen, azıcık hareket et, bana ayırman gereken zamanı tahkik et ve kendine iyi davran. “
Bilincimizin geçici süre süre askıya alınması anından önce güzel bir uyku elde etmek yaptıklarımıza bir bakalım.
Televizyon-telefon başında uyuyakalmak mı?
Pişmanlıklarımızı tekrar vizyona alıp onlarla boğuşmak mı?
Peşinden tek bir adım dahi atmayacağımız hayallerin başrolü olduğumuzu düşünmek mi?
Bu üç aktivitenin ve benzerlerinin bir ortak noktası varsa, o da şudur ki; kendimize hak ettiğimiz gibi davranmamamız. Tabii hem iç ferahlatan hem de iç yakan tarafıyla. Hiçbir zaman var olmamış özelliklere doğuştan sahip olunduğu düşüncesi, hali hazırda bulunan beceri ve deneyimlerin değerini bilmemek ile aynı delüzyonun ürünü.
Ezcümle; uyku bir kaçış değil, yaşama eyleminin hazzını tatmak için enerji depoladığımız bir zaman dilimi olmalıdır. Kendi hayat koşullarında bunu sağlayabilene ne mutlu!
1 Yorum
Bu güzel yazı için teşekkürler .
Yorum Yap