Hayatımızı ele geçiren telefonlarımıza olan bağlılığımız günden güne hızla artarken artık çevremizden tamamen soyutlanmış bireyler olmamızın suçunu direkt olarak teknolojinin gelişiminin üstüne mi yıkmalıyız? Yapılan araştırmalara göre günde 70 kereden fazla telefonun kilidini açmamızda, kilitlemeden önce minimum 3-4 dakika kontrol etmemizde ve aynı işlemi 10 dakikada bir tekrarlamamızda bizim hiçbir suçumuz yok mu? Peki ne kadar fazla kullanırsak o kadar kaygı, stres ve uyku bozukluğu gibi sonuçlara yol açan bu teknolojik bağımlılıktan kurtulmanın bir yolu var mı? Gelin hep birlikte bakalım!
Sosyal medyada gezinme sıklığımızı ve süremizi kontrol edemediğimiz noktada hissettiğimiz “sosyal sorumluluk” hissini elbette ki bir kalemde söküp atmak mümkün değil. Fakat bu bağımlılığı azaltmak istediğimizde her ne kadar aleyhimize olan şartlarla savaşmak zorunda olsak da yavaş yavaş ve periyodlara ayrılmış uygulamalarla kurtulmamız mümkün.
Beyninizi Kabullendirin
Her şeyin beynimizde başladığını ve bittiğini düşünürsek atmamız gereken ilk adım beynimizi cihazı bırakmaya ikna etmektir. Henüz 10 dakika önce kontrol etmiş olsanız bile hayali titreşimler hissetme, mesaj geldiğini düşünme ya da sosyal medyada bir gelişme olduğunu sanma gibi durumlar sebebiyle dikkatiniz sürekli telefona doğru kayıyorsa kontrol etme aralıklarını azaltmayı beynimize kabul ettirmeliyiz. “Artık sıklıkla telefonumu kontrol etmeyeceğim. /Önemli bir durum olsa bana mesajla değil aramayla ulaşabilirler. /Sosyal medyadaki gelişmeleri biraz daha geç görsem kaybedeceğim hiçbir şey olmaz.” gibi telkin cümleleriyle beyninize durumu kabullendirdikten sonra geri kalan iş size düşüyor.
Periyotlara Ayırın
Laboratuvar ortamında yapılan deneylere dayanarak kişinin telefonuna mesaj gelmesine rağmen dokunmasına izin verilmediğinde ortaya bir kaygı tepkisi çıkıyor ve ciltteki elektriksel tepkiler artmaya başlıyor. Ayrıca bu his insan vücudunda mide ağrısına kadar gidebiliyor. Uzmanlar birden bırakmanın etkisinin çok daha büyük olacağını belirtse de kademeli yapılan çalışmaların daha etkili sonuçlar verdiğini söylüyor. Tamamen bırakmak yerine sistematik duyarsızlaşma önererek bu denemeye 15 dakika ile başlanması gerektiğini belirtiyorlar. Cihaza baktıktan 15 dakika sonrasına alarm kurulması ve ardından cihazı ters bir şekilde fazla uzaklaştırmadan yakınımızda bulundurulması sonucunda beyne kaygı gerekmediğini ve telefonun hala elimizin altında olduğunu bildiren rahatlama sinyalleri gidiyor. Devamında periyotlara, arasındaki süreyi artırarak 20 ve 30 dakikalık aralıklara çıkarıp alarm çaldığında kontrol etmeme isteği veya meşgul olduğunuzu düşünerek o anda kontrol gereği duymayana kadar devam etmeniz öneriliyor.
Psikolog Larry Rosen’in özellikle kaçınmamızı önerdiği zaman dilimi ise gece saatleri. Mavi ışığın sirkadiyen ritimlerini bozması sebebiyle, telefonu uyumadan 1 saat önce bırakmayı, melatonine alan açmayı, kullanacaksak bile en düşük parlaklıkta veya gece modunda kullanmayı önererek eğer ki telefonumuzu odanın dışında bırakırsak gece boyunca beyni sosyal sorumluluk faaliyetinden kaçındırabileceğimizi söylüyor.
Telefonu Cazip Olmaktan Uzaklaştırın
Uygulamalara ve işlemlere ulaşmak için önünüze engeller koymanız gerektiğini belirten Rosen, bildirimleri yakın çevreniz ve aileniz dışındaki kişilere kapatmayı, her uygulamayı bir klasör içine koymayı ve böylelikle uygulamaya ulaşmak için gereken tıklama sayısını iki katına çıkarmayı, hatta ve hatta uygulamaları silip tarayıcınızdaki çerezleri engelleyerek her seferinde internetten oturum açmayı denemenizi öneriyor. Bu sayede, hedefe ulaşmak için yapılması gereken işlemler artıyor ve beyin bir noktadan sonra bu sıralı işlemleri yapmaktan sıkılmaya başlıyor. Bir başka öneri olarak da telefonun renklerini gri tonlara ayarlamanın ve cihazınızın duvar kağıdını sizi telefonunuzu bırakmaya ikna edici türden fotoğraflardan oluşturarak aslında telefonunuzu kontrol etmek için elinize aldığınızda sandığınız kadar önemli bir durum olmadığını fark etmenin size bolca faydası dokunacaktır.
0 Yorum
Yorum Yap