Bilim kurgu filmleri günümüzde önemli bir rol oynamaktadır. Ben de bir bilim kurgu delisi olarak sizlere 7 tane öneri film listesi hazırladım.
Coherence (Paralel Evren) (2013)
Bilim kurgu film önerileri listemizin ilki Coherence. Hepimiz dünyamızın eşsiz ve tek olduğuna inanma eğilimindeyiz fakat seçimlerimizin sonuçlarının farklılık gösterdiği ve bizimkinden farklı paralel evrenlerin bulunması da kuantum fizikçilerine göre o kadar uzak bir ihtimal değil. Multiverse olarak da geçen bu teori mitolojik ve fiziksel açılardan birçok kez incelenmekle birlikte, en basit haliyle elektron üzerinden açıklanabilir. Bu tip kuantum parçacıkları Kopenhag yorumuna göre yalnızca biz baktığımızda bir anlam kazanmaktadır. Superposition dediğimiz bu durumu en güzel Schrödinger’in kedisi açıklamaktadır. Bir kediyi radyoaktif bir madde ile kutuya koyduktan sonra, açtığınızda kedi hem ölmüştür hem de yaşamayı sürdürmektedir. Henüz bu teorinin kanıtlanamadığını da belirtmek gerekiyor. Gelelim Coherence’a. Filmde bir grup arkadaş akşam yemeği için toplanmıştır. Aniden ışıkların gitmesiyle karakterlerimiz ışıkları yanan tek eve bakmaya karar verirler. Karşılaştıkları ise kendilerinin aynısı insanların, aynı evde, aynı şeyleri yapıyor olmalarıdır. Paralel evren kavramını olabildiğince basit fakat çarpıcı bir şekilde işleyen Coherence bu teori ile ilgili bize hem bunun rastgele bir sistem olduğunu, hem de sandığımızdan da büyük bir resim olduğunu göstermekte. Arka plan dramlarıyla tatlandırılmış, beyin yakan Coherence‘ı izlemenizi öneririm.
Arrival (Geliş) (2016)
İnsanlığın en büyük merakı geçmişten günümüze hep uzay olarak kaldı. Nitekim, hala uzay hakkında bilinmeyen ve gizem olarak kalan birçok şey var. Bunlardan en meşhuru ise uzaylılar. Uzaylı olarak adlandırdığımız bu varlıkların ise var olup olmadığı hala bir merak konusu. Haliyle böyle gizem dolu ve ilgi çekici konu üzerine birçok film, kitap, dizi bulunmakta. E. T. ‘den, Doctor Who‘ya birçok yerde karşımıza çıkan uzaylıları ise en farklı anlatan filmlerden biri bana göre Arrival. Hatta Arival‘ın konusunu uzaylılardan çok iletişim olarak sunmak çok daha doğru olacaktır. Başrolümüz dil uzmanı Dr. Louise dünyaya gizemli bir şekilde iniş yapan uzaylılarla iletişim kurmak için getirilmiştir fakat uzaylıların iletişim yolları çok daha farklıdır. İletişim, uzay, yabancılaşma kavramlarını bana göre çok güzel ifade eden Arrival, son 10 yılın en başarılı bilim kurgu filmlerinden.
Ex Machina (2014)
Gelişen teknoloji ve modern yaşam ile birlikte makineleşme günden güne artmakta. İnsanlığın birçok ihtiyacını artık makineler karşılayabilirken en çok tartışılan konu ise yapay zeka oluyor. Yapay zeka insan gibi düşünebilmeye ve eylemlerini taklit edebilen makinelerdeki insan zekasının uyarlamasıdır. Yapay zekanın amacını öğrenme, muhakeme ve algı olarak sıralayabiliriz. Yapay zekanın birçok uygulama alanı olmakla beraber birçoğumuzun aklına ilk robotlar gelmekte. Ex Machina da bize robot Ava ve onu test etmek için bir Ceo’nun malikanesine gelen Caleb‘ın hikayesini anlatıyor. Filmde Ava‘nın bir insan gibi duygular ve düşüncelerle karşılık verip veremeyeceği ve Caleb‘ın bir yapay zekanın etkisi altına girip girmeyeceği merak konusu. Yapay zeka filmlerinden, belki de en iyilerinden Ex Machina da bize yapay zekanın gücünü ve geleceğini sorgulatmakta.
2001: A Space Odyssey (Bir Uzay Macerası) (1968)
Eminim birçok gelecek tasviri izlemişsinizdir ve izlemeye de devam edeceğimiz açık fakat öyle bir film var ki çağın çok ötesinde. Benim Stanley Kubrick‘in zihninde kısa bir yolculuk olarak anlatabileceğim 2001: A Space Odyssey izlediğim en iyi gelecek tasvirlerinden. Kubrick bu filmde evrime, uzay teknolojisine ve yapay zekaya ustaca yer veriyor. Henüz 1968’de filmimizde görüntülü konuşma, aya kurulmuş uzay istasyonları, ses tanıma sistemi, insan zekasını alt edebilen bir yapay zeka görüyoruz. Kubrick tüm bunları öyle zekice yerleştiriyor ki yarım saat maymunları izledikten sonra insan hareketlerini anlamlandırabiliyorsunuz ancak. Doğrusunu söylemek gerekirse eğlenmek isteyenler için doğru film olduğunu düşünmüyorum. Uzun ve rahatsız edici müzikleri, çok uzun ve anlam veremediğiniz sahneleri bana gerçekten bir insanın zihninde dolaşıyormuşum hissi verdi. Bana kalırsa Kubrick‘in bu filme yerleştiklerinin tamamını hala anlayabilmiş değiliz. Yıllar sonra belki yapay zeka teknolojisi insan aklının alamayacağı kadar geliştiğinde veyahut uzay yolları turizme açıldığında Kubrick‘i bir kez daha anacağız.
Her (Aşk) (2013)
Yapay zekadan A Space Odyssey ve Ex Machina‘yı konuşurken bahsetmiştik. “Her” ise bu teknolojinin çok daha üst düzeye ulaşmış ve artık sevilesi aşık olunabilesi bir “varlığa” dönüşmesini anlatıyor. Teknolojik olarak çok ilerlemiş bir dünyada, mektup yazmak gibi antika bir işle meşgul Theodore‘un, işletim sistemi Samantha ile yaşadığı romantik ilişkiyi anlatmakta. Peki gerçekten makineye kendimizinkine yakın bir zeka vermeyi başardıktan sonra duygularımızı da aktarabilecek miyiz? Veya Theodore‘un Samantha‘ya aşık olması yakın gelecekte bize garip gelmemeye mi başlayacak? Aşk gibi henüz çözülememiş derin bir meseleyi bir de yapay zeka üzerinden konuşmak bir hayli zorlaşıyor.
Interstellar (Yıldızlararası) (2014)
Filmin geçtiği yakın gelecekte yeryüzünde yaşam, artan kuraklık ve iklim değişiklikleri nedeniyle tehlikeye girmiştir. İnsan ırkı yok olma tehlikesiyle yüzyüzedir. Derken yeni keşfedilmiş bir solucandeliği, tüm insanlık için umut olur. Buradan geçip boyut değiştirerek daha önce hiçbir insanoğlunun erişemediği yerlere ulaşmak ve insanoğlunun yeni yaşam alanlarını araştırmak ise bir grup astronot-kaşife kalır. Bu kaşifler, geçen 1 saatin dünyadaki 7 yıla bedel olduğu ortamda hem hızlı ve cesur olmak zorunda kalacaklardır.