Öğrenci Kariyeri Banner

Gizdökümcü Şiirin İtiraf Perileri Anne Sexton ve Sylvia Plath

Gizdökümcü Şiirin İtiraf Perileri Anne Sexton ve Sylvia Plath

  Sylvia Plath ve Anne Sexton 20. yüzyılın en ünlü kadın yazarlarından olup "gizdökümcü şiir" akımının tanınan isimlerindendir. Bu yazarlar yaşamlarından yola çıkarak duygu ve düşüncelerini, iç ve dış dünyalarını  semboller ve metaforlar kullanarak eserlerinde tüm gerçekliğiyle ifade etmişlerdir. Bu ifadeler Amerikan Edebiyatı'nda gizdökümcü ya da itirafçı şiir olarak adlandırılan türü oluşturmuştur. Bu şiirlerin en önemli amacı dönemin kadınlarına ayna olup onları yansıtmasıdır.  Sylvia Plath ve Anne Sexton'un şiirlerinde 20. yüzyılın kadın ideolojisini, yaşamını, sorunlarını, ve onların toplumdaki yerlerini açıkça görmek mümkündür. 20. Yüzyıl savaşların yüzyılıdır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı küresel anlamda bir yıkıma sebep olmuştur. Can ve mal kaybının yanı sıra sosyal yaşam derinden etkilenmiş ve hayat değişmiştir. Bu etkiler sanatın her alanına yansıdığı gibi edebiyata da yansımıştır. 20. yüzyılın başlangıcına kadar kadınların edebiyattaki yeri şöyleydi: Ya yazdıklarını kendi isimlerini gizleyerek yani erkek isimleri kullanarak yayımlamak ya da kendilerini edebiyattan soyutlamak. Daha sonra, kadın hareketinin yükselişi ve Feminizmin yaygın bir düşünce tarzı olması ile birlikte kadınların edebiyatla ilişkisi hem okuyucu hem de yazar olarak değişip gelişmeye başlamıştır. Kadınlar hem yeni yaşam koşullarında kendilerini geliştirmişler hem de kimliklerinde ve bakış açılarında değişiklikler yaşamışlardır. Böylece 20. yüzyıl kadın yazarları eserlerini kendi isimleriyle yayımlamaya başlamışlardır ve kendi hayatlarından, sorunlarından ve içsel düşüncelerinden bahsederek toplum kadınına ayna görevini üstlenmişlerdir.

Sylvia Plath, 27 Ekim 1932‘de Massachusetts‘de, Alman bir baba ve Amerikalı bir anneden dünyaya gelmiştir. Sylvia Plath henüz 8 yaşındayken babası Otto rahatsızlanarak ölür. Hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif bozuklukla yaşamak zorunda olan yazar için bu olay bir dönüm noktasıdır. Bu yüzdendir ki ilk şiirini 1940 yılında, 8 yaşındayken yayımlar. İlerleyen yıllarda kazandığı Fulbright bursuyla Cambridge Üniversitesi‘nde okuma hakkı kazanır ve şiirleri öğrenci gazetesi olan Varsity’de yayımlanmaya başlar. 1956 yılında okulda İngiliz şair Ted Hughes ile tanışır ve bir süre sonra evlenirler fakat bu evlilik onu çok mutlu etmeyecektir. 1963 yılında “Victoria Lucas” takma adıyla tek romanı olan “Sırça Fanus'u yayımlar. ( Roman daha sonra gerçek adıyla yayımlanmıştır) Üniversitede yaşadığı bunalımlı günlerini yarı otobiyografik bir dille anlattığı romanında hayatındaki kişileri ve olayları detaylı olarak anlatmıştır.  1962 yılında ihanet sebebiyle eşi ile tartışır ve bu ihanet şiirlerinin ikinci dönüm noktasını oluşturur. "Babası ve Eşi"  hayatını etkileyen iki adam... Yaşadıkları ve depresif kişiliği yüzünden girdiği depresyon sonucunda 11 Şubat 1963‘de evinde çocuklarına süt ve kurabiye hazırladıktan sonra kendini evinin mutfağına kilitleyerek intihar eder.

Sylvıa Plath’ın tüm şiirlerinin yer aldığı ‘Ariel ve Seçme Şiirler’ adlı kitapta; isyan ve acı ve iç benlik üzerine işlenmiş dizeler görürüz. Uç şiiri kadın kimliğini nasıl gördüğünü tanımlar.

Büsbütün olur kadın,

Ölü gövdesi

Başarının gülümsemesi taşır,

Bir Yunan zorunluluğunun yanılsaması

Akar sarındığı çarşafın kıvrımlarında,

Çıplak

Ayakları “Buraya kadarmış, bitti”

Der gibidir.

Her cansız çocuk, beyaz bir yılan,

Kıvrılmış yatmaktadır,

Şimdi boş, küçük süt şişelerinde.

Katlamış onları

Geri koymuş bedenine

Bir gülün yaprakları kapanırcasına

Bahçe kaskatı kesilip renkler kanadığında

Gece çiçeğinin tatlı derin boğazlarından.

Kemikten başlığının altından öyle bakan

Aya göre hava hoş.

O böyle şeylere alışıktır.

Çatırdar karaları ve sürüklenir.

Anne Sexton ise, 1928’de Massachusetts’in Newton kasabasında doğmuştur. Annesi de babası da alkolizmle savaşan bireylerdi. Şiirlerindeki sancılı, kötü insanlar çoğunlukla aile bireylerinden oluşur. Ailesini “düşmanca” diye nitelendirir. Anne Sexton’un depresif ruh halinin, alkolik olmasının özünde aile yaşamının büyük bir payı vardır. 1945-1947 yılları arasında Rogers Hall adlı yatılı okulda okurken ilk şiirlerini yazmıştır. 1948’de Kayo Sexton’la evlenir.  1953 yılında Linda, 1955 yılında Joyce isimli iki kız çocuğu dünyaya getirir. Her iki çocuğunun doğumundan sonra da depresyona girip terapiye başlar. Kocası Kayo sürekli seyahat eden bir satıcı olması Anne'in sürekli yalnız kalmasına ve bunalımının ilerlemesine sebep olur. Anne, ilk çöküşü 1954 yılında yaşar, sevdiği teyzesi Nana'nın ölümü ile. Sonrasında intihar girişimlerinde bulunduğu için psikolojik desteğe ihtiyaç duyar ve Anne Sexton, kendisine şiir yazmayı öneren Dr. Martin Orne ile tanışır.

Daha sonra Boston Üniversitesi’nde John Holmes’un öğretmenliğiyle şiirlerini yazmaya başlamıştır. Şiirleri The New Yorker, Harper’s Magazine ve Saturday Review’de yayınlanmıştır. 1957’de Robert Lowell’ın öğretmen olduğu bir şiir seminerinde Sylvia Plath ile tanışıp arkadaş olur. 1960’ların sonunda hastalığı işini etkilemeye başlar. Buna rağmen yazmaya devam eder ve ikinci kitabı All My Pretty Ones (Tüm Sevdiklerim), 1962’de yayımlanır. Aynı yıl Levinson şiir ödülünü alan Sexton, 1963’te Plath’ın intihar etmesinden sonra “Slyvia’nın Ölümü (Slyvia’s Death) adlı şiiri yazar. Plath’a çok arzuladıkları ölüme kendinden önce gittiği için kızmıştır. Anne Sexton, 4 Ekim 1974’de Maxine Kumin ile öğle yemeği yedikten sonra, havanın soğuk olmamasına rağmen annesinin eski kürk mantosunu giyerek garajına gitmiştir, sonrasında arabasını çalıştırıp, karbon monoksit gazını soluyarak çok istediği ölümün yanına işte böyle gitmiştir.

Böyle Birisi adlı şiirinde kadın kimliğini şöyle anlatır:

Dışarı çıktım cin çarpmış büyücü gibi,
uğursuzluk tutkunu, gece daha yürekli;
şeytanı düşleyerek, yaptım tersliğimi
kır evlerinin üstünden, ışıktan ışığa;
kimsesiz şey, on iki parmaklı akıl fukarası.
Böyle bir kadın tam kadın değildir.
Ben böyle birisi oldum.

Sıcak mağaralar buldum ağaçlar arasında,
tavalar, oymalar, raflarla doldurdum
gömme dolaplar, ipekler, bir sürü öte beriyle;
akşam çorbası pişirdim kurtlar ve periler;
yola getirdim yoldan çıkmışı.
Böyle bir kadın yanlış anlaşılır:
Ben böyle birisi oldum.

Arabana bindim, arabacı.
çıplak kollarımı salladım geçtiğimiz köylerde,
son ışıklı yolları keşfederek; hayatta kaldım
ateşinin hala kalçalarımı ısırdığı yere
ve tekerlerin döndükçe kaburgalarımın kırıldığı.
Böyle bir kadın ölmekten utanmaz.
Ben böyle birisi oldum.


İki Şairin buluştuğu ortak nokta toplumun ve dönemin kadına yüklediği normlar ve sorumluluklar çevresinde karmaşıklaşan kadın kimliğidir. Bu kimliğin kendilerinde yarattığı içsel duyguları dış dünyaya itiraf ederek ruhlarını özgür kılan bu şairler dönemlerine de ayna olmuşlardır.

Özgün İçerik


Nur  Erler

Kitaplara kulak ver, yıllar önce yazılmış o sözcüklerin sana anlatacak çok şeyi var. Giresun Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı

0 Yorum

Yorum Yap

😄

Bültenimize kayıt olun!

Güncel haberleri takip etmek için bültenimize kayıt olun, böylece daima güncel bilgilerle donanmanıza yardımcı olabilelim.