Fransa’nın 18. Yüzyıl filozof yazarlarından Diderot’un parasal yönden zor günler yaşadığını günlerde Rus Çariçesi Katerina, Diderot’un kütüphanesini satın alıp yüklü bir miktada ödeme yapar ve onu bu zor durumdan kurtarır. Bu peşin ödeme, Diderot için beklenmedik bir servete sahip olmak demektir.  Artık Diderot, bütün borçlarından kurtulmuş ve oldukça zengindir. Maddi durumu düzelen Diderot kendisine oldukça şık, kadife kumaştan bir sabahlık alır. Bundan sonra her şey yavaş yavaş değişmeye başlar.  Giydiği yeni sabahlığın verdiği keyifle masasına oturan Diderot, eski çalışma masasının yeni ve gösterişli sabahlığına hiç de uymadığını fark eder. O zamana kadar yokluk içinde yaşayan filozof paranın verdiği rahatlıkla masasını da değiştirmeye karar verir ve harika bir çalışma masası alır.

Artık sabahlık ve çalışma masası uyum içindedir. Fakat bu defa da yerdeki eski halı, ne sabahlığına ne de çalışma masasına uygun değildir. Önce halıyı, sonra koltukları, dolapları, sandalyeleri duvardaki resimleri derken evin bütün eşyalar değişir. Evindeki her şeyi tamamen yenileyip sonunda borçlu hale gelene kadar bu değiştirme işine devam eder. Eski yoksul günlerine döndüğünde, bu durumun kendisinin hırslarından kaynaklandığının farkına varı ve. kendisini nasıl bir tüketim çılgınlığına kaptırdığını anlattığı “Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” adlı bir makaleyi kaleme alır. Diderot bu yazısında tüketim çılgınlığına nasıl düştüğünü ve pişmanlığını okuyucuyla paylaşır.

diderot etkisi

“Neden saklamadım onu sanki? O bana alışmıştı, ben de ona… Vücudumun bütün kıvrımlarını sarıyordu. Diğeri kaskatı ve kolalı, beni hantal gösteriyor. Oysa eskisi tüm ihtiyaçlarımı karşılıyordu. Tozlanan kitapları eteği ile silebiliyordum. Üzerindeki çizgiler edebiyatı, yazarı, çalışan adamı anlatırdı. Oysa şimdi işe yaramaz bir zengin adam havası geldi üzerime. Kimse kim olduğumu bilmiyor. Onun içindeyken sakarlık etmekten korkmazdım. Eski sabahlığımın mutlak efendisiyken yenisinin kölesi oldum… Saygı ve hayranlık duyduğum şu kıymetli giysiye lanet olsun. Nerede benim o eski, alelade kumaştan, mütevazi çaputum? Dostlarım, benim durumum size ibret olsun. Yoksulluğun kendine has özgürlükleri vardır, zenginliğin de mahzurları… Hepsi bu değil dostlarım. Lüksün tahribatına, sürekli artan lüksün neticelerine bakın. Eski sabahlığım etrafımdaki diğer döküntülerle uyum içindeydi. Hasır bir sandalye; tahta bir masa; birkaç kitabı taşıyan bir eski kitaplık; çerçevesiz, isli birkaç gravür; bu gravürlerin arasında havaya kalkmış birkaç sıva parçası, bütün bunlar eski sabahlığımla ahenkliydi. Şimdi her şey bozuldu, uyum, birlik ve güzellik yok oldu!”  der yazısında…

diderot etkisi

Bu ünlü makaleden, tarihe geçecek özlü bir söz kalır aklımızda. “Eski sabahlığımın efendisi iken yenisinin kölesi oldum.” Diderot Etkisinin tüketim psikolojisine dair ortaya koydukları oldukça önemlidir. Satın aldığımız her yeni şeyin bizi başka yeni şeyler almaya teşvik ettiğini anlatır; harcamaların gereksizliğiyle birlikte; yeni bir alışverişin beraberinde bozulan bütünsellik algısı nedeniyle yeni gereksiz harcamalar doğurduğu ifade eder. Her alışveriş aslında birbirini tetikler yani yeni aldığımız kıyafete uygun ayakkabı, çanta vs almamız vs. Diderot  Etkisi’ndendir. Çoğumuz modaya uymadığı sürece bir kıyafeti ya da eşyayı satın almak istemeyiz. Alışverişlerin geneli bilinçli olarak düşünülmeden yapılmaktadır. Tüketime dayalı; daha fazlasına, daha üst modele, daha iyisine sahip olmanın statü göstergesi olduğu bir dünyada, öncelikle düşünce yapımızı değiştirmemiz gerekir. Yeni ev, yeni eşya, özellikle telefon konusunda sürekli yeni çıkan modele sahip olma çabası ihtiyaçtan değil ihtirastandır. Tüketim artık ihtiyacı karşılamaktan ziyade, haz ve zevk için bir tatmin aracı haline dönmüştür. Sahip olma isteği hayattan zevk almanın bir yolu olarak gösterilmektedir. Bir diğer nokta, beğenilme içgüdüsü, sosyal dışlanma kaygısı, sahip olma hazzı ve aidiyet ihtiyacı gereksiz tüketime ve alışverişe yol açmaktadır.

diderot etkisi 

Sadece hazza dayalı bir yaşam sürme anlayışı, zenginlik ve gösterişin kabul görüp mütevazı hayatın hor görüldüğü zihniyet, doyumsuzluk ve tatminsizlikle hepimizi daha çok sahip olmaya ve satın almaya zorlamaktadır. Üretmeden tüketen, yaşam amacından uzaklaşmış, sürekli alışveriş saplantılı ve paranın altında ezilen birileri olmamak, aldığımız ürünlerin kölesi olmamak için düşünmeliyiz, “Ben bu şeyi almayı gerçekte ne için istiyorum?”.

 

Özgün İçerik

Top Selling Multipurpose WP Theme

Yorum Bırakın

Instagram İçeriklerimiz

Reklam Engelleyici Tespit Edildi

Please support us by disabling your AdBlocker extension from your browsers for our website.