Adli Tıp, tıp bilimleri içerisinde hukukun tıpla ilgili konularını araştıran bilim dalıdır. Yani, “tıp” biliminin yöntem ve yaklaşımları ile “adli” nitelikteki konularını inceler ve soruları cevaplandırır.
Adli Tıbbın Tarihçesi
MÖ. 2980 ve 2900 yıllarında Eski Mısır’da yaşadığı bilinen İmhotep, “Adli Tıbbın Babası” ve “Tıbbın Tanrısı” olarak kabul edilmiştir. Bu yıllarda Mısır’ da insan vücudunda oluşan hasarlarda, veraset ve evlilik gibi konularda hekimlere danışılmaktaydı. Hekimlerin hastalarını tedavi prensipleri belirlenmiş, yapay mumyalaşma uygulanmaya başlanmıştı.
Bilinen en eski hukuk kuralları, Babil’deki Hammurabi Kanunları (M.Ö. 1400) ile hekimlerin tedavi sırasında hastalarına verebilecekleri zararlar sınıflandırılmıştır. Örneğin, hastanın sosyal statüsüne göre, kendi hatasından kaynaklanan bir nedenle öldürmesi durumunda para cezasına mahkum edilebilir hatta eli kesilebilirdi.
Yunanistan’ da MÖ 384-322 yıllarında Aristoteles üreme ile ilgili bilgileri tarif etmiş, MÖ 287-212 yıllarında Archimedes’ in altının hileli olup olmadığı konusunda yapmış olduğu danışmanlık, Adli Bilimler’ in ilk uygulaması olarak tarihte yerini almıştı.
Bizans döneminde Justinian Kanunu’nda (M.S. 483-565) adli tıpla ilgili olarak birçok hüküm bulunmaktadır ve günümüzdeki pek çok adli tıp terimi söz konusu yasalarda yer almıştır.
1302 yılında ilk resmi otopsi Bartolomea de Variagiana tarafından Bologna’ da uygulanmış ve ölümün zehirlenme sonucu meydana gelmiş olduğu belirlenmiştir.
Adli tıbbın asıl gelişmesi ise 19. yüzyılda başlamış olup, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler sayesinde ayrı bir bilim haline gelmiştir.
Türkiye’de Adli Tıp
Türkiye’de adli tıbbi uygulamaların tarihsel gelişimi ile ilgili yeterli kaynak bulunmasa da, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde tıbbı ilgilendiren hukuksal metinler olduğu bilinmektedir.
Adli tıp gerçek anlamda, Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde Mektebi Tıbbiye-i Şahane’nin kurulmasıyla birlikte başlamıştır. 1841 yılında Dr. Charles Ambroise Bernard’ın “Tıbb-i Kanuni” adı altında verdiği adli tıp dersleri, Osmanlı’da adli tıbbın ilk örneğidir.
Sultan II. Abdülmecit 1843 yılında Hıristiyan ölülerinin otopsisine izin veren bir ferman çıkarmış ve böylece ilk otopsi başına sırık düşerek ölen bir işçinin cesedine uygulanmıştır. O yıllarda dini nedenlerle otopsiler Müslüman ölülerine uygulanamamış, günah sayılmıştır.
1879’da yürürlüğe giren Usulü Muhakematı Cezaiye Kanunu, günümüzdeki adıyla Ceza Muhakemeleri Kanunu kapsamında adli otopsilerin kuralları düzenlenmiş, bugünkü Adli Tıp Kurumu’nun öncüsü olan Zabıta Tababet-i Adliye Şubesi kurulmuş ve otopsi her kesime uygulanabilir hale gelmiştir.