Toplumsal Cinsiyet nedir? "Toplumsal Cinsiyet Farkındalığı" ne demektir? Toplumsal cinsiyet eşitliği neden herkes için önemlidir? Bu yazımda sizlere toplumsal cinsiyet kavramını ve toplumsal bakış açısından toplumsal cinsiyet rollerinin etkisini açıklamaya çalışacağım. Öncelikle, toplumsal cinsiyet denildiği zaman biyolojik cinsiyet farklılıklarından söz edilmemektedir; biyolojik cinsiyetiniz kadın, erkek veya farklı bir yönelim olabilir. Toplumsal cinsiyet farkındalığı ise bütün farklılıkların ve ötekileştirmelerin farkındalığından haberdar olmaktır. Toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet farkındalığını da içeren bir tanımla bahsedildiği zaman değer kazanır. Kısacası toplumsal olarak tanımlanmış, öğretilmiş, öğrenilmiş kadınlık, erkeklik ve cinsel yönelim kimliklerini kapsayan her şey toplumsal cinsiyeti oluşturur.
Toplumsal cinsiyet rolleri ise toplumların kendilerince belirlemiş olduğu 'ahlaki değerleri' içermektedir; yani genel kabul gören toplumsal açıdan uyulması gereken toplumların yarattığı kural, norm ve değerlerdir. Toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin öğretiler doğduğunuz andan itibaren başlar ve bir gelenekmişcesine nesilden nesile aktarılır; örneğin kız çocuklarına pembe renkli elbiseler, oyuncak bebekler, ev işi aletleri olan oyuncaklar alınması; oğlan çocuklarına ise mavi renkli elbiseler, arabalar, elektronik aletler alınması toplumsal cinsiyet rollerinin öğretilerini daha küçük yaşlardan itibaren oluşturmaktadır ve bu roller bireylerin davranışlarını şekillendirmektedir; eğer öyle olmazsa (örneğin; bir oğlan çocuğun bebeklerle oynaması) toplum tarafından uygun bir şekilde karşılanmamaktadır. Bunun arkasında yatan temel korku ise başkalarının onun hakkında ne söyleyeceği, yetiştirme tarzının toplumsal değerlere uygun olmadığı noktasında başkasından duyacağı eleştirilerdir. Bunun yanı sıra; kadınların oturma biçimleri toplum tarafından sürekli eleştirilmeye maruz bırakılırken; aynı şeyi bir erkek yaptığı zaman genel olarak yadırganmamaktadır. Son zamanlarda ise bununla ilgili kampanyalar yürütülmesi başlangıç dahi olsa bir ilerleme olarak söz edilebilir. Toplumsal cinsiyet rolleri sadece yapılış/ediliş bakımından değil; dilde söylem bakımından da ilerler. Kadın akademisyen, kadın doktor, iş kadını deniliyor; fakat herhangi bir yerde erkek akademisyen ya da erkek doktor tabiriyle karşılaştınız mı? Böyle bir şeyle karşılaşmanız az olası; dilde söylemden kastedilen, toplumsal cinsiyet rollerine verilebilecek en somut örneklerden birisi budur. Kısacası, bu ve buna benzer örnekleri toplumun her kesiminde akademide, siyasette, iş yaşamında, evde, okulda yani kamusal ve özel alanda her yerde görmek ve örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Toplumun atfetmiş olduğu bu roller insanların sosyal ve özel hayatlarını da şekillendirmektedir. Örneklendirirsek kadınların duygusal, narin, hassas oldukları, çiçeklerden hoşlandıkları, çeşitli mesleklerin onlara uygun olmayacağı görüşü; erkeklerin ise sert, duygusal olmayan, güçlü, her işin üstesinden gelebilecek kapasite oldukları v.s. toplumsal cinsiyet rollerinin en keskin yaşamsal örneğini teşkil etmektedir. Toplumsal cinsiyetteki roller sadece bununla sınırlı kalmamaktadır. Bireylerin kamusal yaşamdaki rollerini de etkilemektedir. Örneğin; topluma göre erkekler mühendislik için daha yatkın denilirken, kadın mühendis denildiği anda veyahut hemşireliğin kadınlara ait bir meslek olarak görülmesi; fakat erkek hemşire denildiğinde yadırganılması şeklinde kendini göstermektedir. Bu tür ayrımlar belki de taksi şoförü olmak isteyen bir kadının bu meslek bana uygun mu diye soru sormasına sebebiyet vermiştir. İşte burada toplumsal cinsiyet farkındalığının neden herkes için önemli olduğunu dile getirmekteyiz. Bu tür keskin ayrıştırmalar; erkekler ve kadınlar arasında keskin farklılıklar yaratmakta ve toplum tarafından da kabul edilmektedir! Böylelikle egemen iktidarın ve ataerkil sistemin de doğuşuna zemin hazırlamaktadır.
Eğer yaşam biçiminizde ve dilinizde ayrıştırmalara izin vermezseniz, herkesin doğruymuş gibi koyduğu kuralları eleştiri süzgecinden geçirebilir, bir başkasının söylediğine katılmama hakkını da elde etmiş olursunuz. İşte o zaman normal ve anormal kavramlarının da toplumsal normlar tarafından yaratıldığını anlarsınız. Hepimizin yaşadığı dünyada eşit yaşama hakkına sahip olduğumuzu dile getirebilirsiniz; çünkü toplumsal cinsiyet eşitliği denildiğinde makro kapsamda bütün bireylerin özgürce yaşayabileceği bir alanı oluşturmak nihai amaçtır; eğer bunu yaratabilirsek sırf toplumsal cinsiyet normları yüzünden dünyada cinsel kimliğini istediği gibi yaşayamayan, yaşayanların ise toplum tarafından hala ötekileştirilmelere maruz bırakıldığı bir 21. yüzyılı yaşamamış olacağız. Bu yüzden unutmayın ki hepimiz farklılıklarımızla ve kimliklerimizle güzeliz. Sonuç olarak, kimsenin yargılamasına aldırış etmeden istediğiniz biçimde yaşama hakkına sahip olmalısınız.
"Düşlediğiniz dünya yaşamınızı şekillendirsin."
Sevgilerimle...
Toplumsal cinsiyet rolleri ise toplumların kendilerince belirlemiş olduğu 'ahlaki değerleri' içermektedir; yani genel kabul gören toplumsal açıdan uyulması gereken toplumların yarattığı kural, norm ve değerlerdir. Toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin öğretiler doğduğunuz andan itibaren başlar ve bir gelenekmişcesine nesilden nesile aktarılır; örneğin kız çocuklarına pembe renkli elbiseler, oyuncak bebekler, ev işi aletleri olan oyuncaklar alınması; oğlan çocuklarına ise mavi renkli elbiseler, arabalar, elektronik aletler alınması toplumsal cinsiyet rollerinin öğretilerini daha küçük yaşlardan itibaren oluşturmaktadır ve bu roller bireylerin davranışlarını şekillendirmektedir; eğer öyle olmazsa (örneğin; bir oğlan çocuğun bebeklerle oynaması) toplum tarafından uygun bir şekilde karşılanmamaktadır. Bunun arkasında yatan temel korku ise başkalarının onun hakkında ne söyleyeceği, yetiştirme tarzının toplumsal değerlere uygun olmadığı noktasında başkasından duyacağı eleştirilerdir. Bunun yanı sıra; kadınların oturma biçimleri toplum tarafından sürekli eleştirilmeye maruz bırakılırken; aynı şeyi bir erkek yaptığı zaman genel olarak yadırganmamaktadır. Son zamanlarda ise bununla ilgili kampanyalar yürütülmesi başlangıç dahi olsa bir ilerleme olarak söz edilebilir. Toplumsal cinsiyet rolleri sadece yapılış/ediliş bakımından değil; dilde söylem bakımından da ilerler. Kadın akademisyen, kadın doktor, iş kadını deniliyor; fakat herhangi bir yerde erkek akademisyen ya da erkek doktor tabiriyle karşılaştınız mı? Böyle bir şeyle karşılaşmanız az olası; dilde söylemden kastedilen, toplumsal cinsiyet rollerine verilebilecek en somut örneklerden birisi budur. Kısacası, bu ve buna benzer örnekleri toplumun her kesiminde akademide, siyasette, iş yaşamında, evde, okulda yani kamusal ve özel alanda her yerde görmek ve örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Toplumun atfetmiş olduğu bu roller insanların sosyal ve özel hayatlarını da şekillendirmektedir. Örneklendirirsek kadınların duygusal, narin, hassas oldukları, çiçeklerden hoşlandıkları, çeşitli mesleklerin onlara uygun olmayacağı görüşü; erkeklerin ise sert, duygusal olmayan, güçlü, her işin üstesinden gelebilecek kapasite oldukları v.s. toplumsal cinsiyet rollerinin en keskin yaşamsal örneğini teşkil etmektedir. Toplumsal cinsiyetteki roller sadece bununla sınırlı kalmamaktadır. Bireylerin kamusal yaşamdaki rollerini de etkilemektedir. Örneğin; topluma göre erkekler mühendislik için daha yatkın denilirken, kadın mühendis denildiği anda veyahut hemşireliğin kadınlara ait bir meslek olarak görülmesi; fakat erkek hemşire denildiğinde yadırganılması şeklinde kendini göstermektedir. Bu tür ayrımlar belki de taksi şoförü olmak isteyen bir kadının bu meslek bana uygun mu diye soru sormasına sebebiyet vermiştir. İşte burada toplumsal cinsiyet farkındalığının neden herkes için önemli olduğunu dile getirmekteyiz. Bu tür keskin ayrıştırmalar; erkekler ve kadınlar arasında keskin farklılıklar yaratmakta ve toplum tarafından da kabul edilmektedir! Böylelikle egemen iktidarın ve ataerkil sistemin de doğuşuna zemin hazırlamaktadır.
Eğer yaşam biçiminizde ve dilinizde ayrıştırmalara izin vermezseniz, herkesin doğruymuş gibi koyduğu kuralları eleştiri süzgecinden geçirebilir, bir başkasının söylediğine katılmama hakkını da elde etmiş olursunuz. İşte o zaman normal ve anormal kavramlarının da toplumsal normlar tarafından yaratıldığını anlarsınız. Hepimizin yaşadığı dünyada eşit yaşama hakkına sahip olduğumuzu dile getirebilirsiniz; çünkü toplumsal cinsiyet eşitliği denildiğinde makro kapsamda bütün bireylerin özgürce yaşayabileceği bir alanı oluşturmak nihai amaçtır; eğer bunu yaratabilirsek sırf toplumsal cinsiyet normları yüzünden dünyada cinsel kimliğini istediği gibi yaşayamayan, yaşayanların ise toplum tarafından hala ötekileştirilmelere maruz bırakıldığı bir 21. yüzyılı yaşamamış olacağız. Bu yüzden unutmayın ki hepimiz farklılıklarımızla ve kimliklerimizle güzeliz. Sonuç olarak, kimsenin yargılamasına aldırış etmeden istediğiniz biçimde yaşama hakkına sahip olmalısınız.
"Düşlediğiniz dünya yaşamınızı şekillendirsin."
Sevgilerimle...
0 Yorum
Yorum Yap