Öğrenci Kariyeri Banner

Sosyal İkilem: Yoksa Siz De Sürüden Misiniz?

Sosyal İkilem: Yoksa Siz De Sürüden Misiniz?

Bazılarımızın belli bir yaşa kadar cep telefonu olmadı hatta cep telefonuna sahip olacağımız günü iple çektik, dört gözle bekledik. Bazılarımız ise şanslıydı (!) daha o yaşlarda iken bir cep telefonuna sahiptiler. Cep telefonuna da sahip olunca sıra bilgisayar sahibi olmaya geldi. Sonra tabletler çıktı. Peki durduk mu? Asla. Tableti de teknolojik cihazlar koleksiyonumuza ekledik. 
Bir çığ gibi büyüyen teknolojiyle birlikte bizlerin de doyumsuzluğu baş gösterdi: Teknolojik doyumsuzluk. Sürekli, hep daha iyisine bir üst modeline sahip olma arzusu. Zamanla bu cihazların kölesi haline geldik adeta onların yönetimine girdik ve bu yönetim bu cihazların başında geçirdiğimiz zamandan tutun da hissettiğimiz duyguları bile etkiler hale geldi. 
Bu yazımızda Netflixte The Social dilemma (Sosyal İkilem) adıyla yayınlanan, teknoloji uzmanları tarafından değerlendirilen; sosyal ağların insanlar üzerindeki tehlikeli etkilerini ve kendi yaratımları konusunda uyarılarda bulunan belgeseli inceleyeceğiz.

Madalyonun Diğer Yüzü

Çoğu Google, Facebook, İnstagram, YouTube, Apple, Twitter ve Pinterest gibi büyük şirketlerde çalışan ve çalışmış teknoloji uzmanları; teknolojinin bizlere sağladığı büyük bir kısmı pozitif olan katkılarının dışında bir de madalyonun gözükmeyen, diğer tarafından bahsediyor. Hatta bizleri bu konuda saf olmakla ilgili uyarıyorlar. Başlangıçta bu gibi teknolojiler yaratılırken çıkış noktalarının insanlara fayda sağlamak olduğunu söyleyen uzmanlar daha sonrasında ise yarattıkları bu teknolojinin çok daha farklı şekillerde kullanıldığını belirtiyor.

Öyle ki içlerinde sektöre dair duyduğu etik kaygılardan dolayı Google'dan ayrılmış bir çalışan bile bulunmakta.

Kirli Bilgi Çağı


Teknolojinin ve sosyal medyanın acı gerçeklerini bir bir yüzümüze vuran belgesel içinde bulunduğumuz bilgi çağının ötesinde aslında kirli bir bilgi çağında olduğumuzu vurguluyor ve bu kirli bilgi havuzunda doğru bilgiye ulaşabilmek günden güne zorlaşıyor. Hatta kirli bilgiler yüzünden yanlış yönlendiriliyoruz daha da acısı yanlış olana inanır hale geliyoruz. Belgeselde bunun örneklerini acı bir şekilde görüyoruz. 

Burada sihirli bir kelime karşımıza çıkıyor: Yönlendirilmek. İçinde bulunduğumuz internet ve teknoloji çağı bu işi öyle mükemmel bir şekilde başarıyor ki biz farkında olmadan hem onların kölesi hem de reklamverenleri oluyoruz. Günümüzün popüler sosyal medya uygulamalarının iş modeli -basitçe- bizi ekran başında tutmak ve akıllı telefonlarımız sayesinde bunu çok iyi başarıyorlar. Bir sosyal medya uygulamasına girdiğimizde karşımıza çıkan öneriler, reklamlar öyle bir şekilde dizayn edilmiş ki hepsi de bizim ilgi alanlarımıza göre ve bu işi sağlayan araçta bugün hangi duygu durumu içerisinde olabileceğimizi bile bilen akıllı telefonlarımız.

Kimlik Algısı

Çılgın tüketim çağının bir getirisi olan sosyal medya gerçekleri yansıtmadığı gibi çarptırılmış bir gerçekliği bizlerle buluşturuyor ve bizler de birer itaatkar olarak onun kölesine haline çoktan geldik. Hayatımızı sosyal medyaya göre yaşar hale geldik. Hatta günümüzde hayatını sosyal medyadan kazanan insanlar var ve onların peşinde süreklenen takipçi kitleleri fakat bilmediğimiz nokta ise takipçisi olduğumuz bu sosyal medya fenomenlerinin ağızlarından çıkan tek bir kelimenin bile bir strateji olduğu. Yanılıyoruz ve ısrarla yönlendirilmeye devam ediyoruz. Tabi ki de bu durumdan en çok hasar alan kitle çocuklar ve ergenlik dönemlerindeki gençler öyle ki estetik operasyonla Snapchat filtrelerindeki gibi olmak isteyenlerden tutun da sosyal medyadaki beğeni sayıları ve fotoğrafına yapılan yorumlarına göre depresyona girebilen gençler yetişmekte. 

Buraya kadar hep olumsuz yönlerden bahsettik. Elbette teknolojinin ve sosyal medyanın olumlu yönleri saymakla bitmez fakat burada bahsettiğimiz bu belli başlı sorunlar ciddi anlamda tehlikeler içeriyor özellikle içinde bulunduğumuz internet ortamının kontrolsüzlüğünü düşünecek olursak sorgulamamız gereken birçok şey bulunmakta. 

Günden güne birbirimizden uzaklaşıyoruz, değerlerimizi yitiriyoruz, görmezden gelmeyi bir alışkanlık haline getirdik, çoğu zaman yalnız kalıyoruz ve kendimizi daha çok depresif hallerde görmeye başladık. Kısacası -farkında olmasakta- insanlığımızı kaybetmeye başlamadık. 
The Social Dilemma burada anlattıklarımızdan çok daha fazlası. Kendinize birçok farklı bakış açısı katabileceğiniz ve hatta izledikten sonra birtakım davranışlarınızı bile değiştirmeye neden olabilecek bir belgesel. En kısa sürede izlemeniz dileğiyle...

Özgün İçerik


Beste  Kurt

Okuyan, sorgulayan ve gelişime açık bir endüstri mühendisi adayı.

1 Yorum

  • Yasin Nelik

    Çok güzel bir belgesel olmuş, kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum

Yorum Yap

😄

Bültenimize kayıt olun!

Güncel haberleri takip etmek için bültenimize kayıt olun, böylece daima güncel bilgilerle donanmanıza yardımcı olabilelim.