Temiz, geometrik, simetrik, zarif ve asil tasarımları sever misiniz?
Eğer cevabınız evetse, büyük ihtimalle Art Deco akımını daha önce duymuşsunuzdur.
Art Deco akımı, diğer adıyla Style Moderne, ilk defa 1. Dünya Savaşından sonra Paris’te başlayan bir sanat akımı. Dünyayı kasıp kavuran savaştan bir kaçış olarak görülen bu akım, zarafeti ve yeni doğan optimizmiyle 20’li yıllar içerisinde yayıldı ve 1930’ların sonuna kadar hakim sürdü.
Akım 1925’te, Paris şehrinde Exposition Internationale des Arts Décoratifs et Industriels Modernes (Uluslararası Dekoratif ve Modern Endüstriyel Sanatlar Sergisi) adlı sergide ilk defa resmi olarak tanıtılmış ve “Arts Décoratifs” adı altında tanıtılmıştır. Bu sergiden sonra, Art Deco hızlıca popülerlik merdivenlerini tırmanmaya başlamıştır. Fakat buna rağmen, akım ismini 1968 yılında İngiliz sanat eleştirmeni Bevis Hillier’in “Arts Décoratifs” adını kısaltarak ilk defa “Art Deco” terimini kullanmasıyla almıştır.
20. yüzyılın başlarında popüler olan Art Nouveau akımının yerini alan Art Deco akımı Art Nouveau’dan bolca esinlenmiş olsa da, Art Nouveau’nun masalsı, organik ve doğayı kutlayıcı tarzından ayrılarak toplumun ilerlemesinin bir sembolü haline gelmiştir. Art Deco’nun temel fikri geçmişten koparak yeni ve modern bir Dünya’ya, makinelerin devrine giriş yapmaktı. Modern makinelerin idealize edildiği ve onların ürettiği şeylerin yüceltiği bir dönemdi.
Art Nouveau ve Art Deco, kendi dönemlerinde modernliği kutlayan iki akım olsa da; ikisini ayıran en önemli şey Art Deco’nun Art Nouveau’nun doğal, kıvrımlı motifleri aksine endüstri odaklı, geometrik motiflere vermesidir. Art Deco, doğadan uzaklaşıp endüstriyel geçişi ve savaş sonrası yeni dünyayı kutlayan bir akım olmuştur. Buna rağmen, Art Deco’nun tohumlarının Art Nouveau döneminde atıldığı unutulmamalıdır. Art Nouveau olmasaydı, 1920’ler ve 30’lar estetik olarak çok daha farklı hatırlanabilirdi.
Art Deco’nun esinlendiği diğer akımlar arasında Kübizm, Bauhaus, de stijl, fütürizm ve konstrüktivizm bulunmakta; kültürler arasında ise Aztek, mezo-amerikan, greko-romen ve afrika kültürleri yer alır.
Bilinen keskin ve geometrik motifleri haricinde; Art Deco aynı zamanda döneminde adeta bir ihtişam, varlık ve sofistikasyon göstergesi olmuştur. Tasarımlarıyla şık ve geleneksel olmayan bir zariflik arayışında bir akım olan Art Deco, görkemiyle hatırlanır.
Dönemde yaşanan endüstriyel patlama sayesinde, Art Deco akımı sadece el yapımı parçalarda değil, aynı zamanda seri üretilen ürünlerin üzerinde de yüksek ölçüde etkiye sahipti. Plastik (özellikle bakalit), gümüş, yeşim taşı, cam, fildişi ve kristal materyalleri Art Deco dönemi ürünlerinde bolca kullanılırdı.
Art Deco yükselişteyken, Avrupa ve ABD’de endüstriyel tasarımda, dekorda, mimaride, modada ve görsel sanatlarda bolca yerini edinmiştir.
(Bakalit plastiğinden üretilmiş bir telefon.)
(Emile-Jacques Ruhlmann tarafından tasarlanan mobilyalar.)
(1927 yılından bir Vogue kapağı.)
(1934 yılından bir seyahat posteri.)
Art Deco’nun ihtişamı ve motifleri dönemin popüler modasını da etkilemiştir.
(Dönemden simetrik, süslü bir elbise.)
Art Deco tarzını taşıyan bazı önemli mimari eserler ise:
- Rockefeller Center, New York, ABD
- Chrysler Binası, Chicago, ABD
- Empire State Binası, New York, ABD
- Times Square Binası, New York, ABD
- Hoover Binası, Londra, İngiltere
- National Tobacco Company, Napier, Yeni Zelanda
- Bullocks Binası, Los Angeles, ABD
Bunlara ek olarak, ABD’de Miami eyaletinde Art Deco tarihi bölgesi yer almaktadır. Bu bölgeyi özel yapan şey, ABD’de en fazla Art Deco tarzı binaya sahip olmasıdır. 800’den fazla Art Deco tarzı binanın evi olan bu bölge, koruma altındadır ve turistlerle doludur. Eğer Miami’ye uğrarsanız, turlara katılabilirsiniz.
Art Deco eski ihtişamına sahip olmasa da, bir sanat akımı olarak arkasında güzel bir miras bırakmıştır. İnsanların üzerinde bıraktığı şık, fonksiyonel, zarif ve sinematik izlenimiyle- Art Deco hala insanlara ve sanata unutulmaz estetiğiyle ilham vermektedir.