Dünya Ekonomik Forumu'nun yayınladığı yeni (2017) raporda ''yıllık küresel insan sermayesi'' yer alıyor. Küresel insan sermayesi kavramı neden önemli? Çünkü bir ülke başka bir ülkeye yatırım yapmak istediği zaman o ülkenin kaynakları içerisinde ilk baktığı konulardan biri insanın kalitesi, yani biz insan sermayesi. 21. YY'ın en değerli iki sermayesinden biriyiz; insan sermayesi ve psikolojik sermaye. Dolayısıyla Dünya Ekonomik Forumu hem bu yatırımcılara ışık tutmak hem de dünyada ülkelerin gelişmişlik seviyesini daha detaylı inceleyebilmek için 130 ülkede, 5 kuşak üzerinde, 4 boyutta insana yapılan yatırım ülkelerde nasıl birbirinden farklı, bunu ölçüyor. Peki bu dört boyut nelerden oluşuyor?
İnsan Sermayesinin 4 Boyutu:
1)Kapasite boyutu: Okulların kalitesi anlamına geliyor, yani eğitime yapılan yatırımı ifade ediyor.
2)Gelişim boyutu: İş gücüne yapılan yatırım anlamına geliyor, yani akademik ve mesleki gelişimlerini sağlayacak kurumsal öğrenme modelleri.
3)Uzmanlık boyutu: Derinlemesine bilgi.
4)Yayılım boyutu: Okulda öğrendiğimiz teorik bilgiyi gerçek yaşamda uygulamaya geçirmek.
Bu araştırmaların sonucunda ülkelerarası bir sıralama ortaya çıkmış oluyor, bu sayede ülkelerin diğer ülkelere göre başarılı ve gelişmekte oldukları alanlar göz önüne serilmiş oluyor. Bu sıralamaya göre dünyanın insan sermayesinin sadece %62'sini geliştirebildiği görülüyor. Yani şöyle de diyebiliriz aslında dünya insan kaynağının %38'ini harcıyor. Ülkemiz küresel indeks içerisinde 130 ülke arasında 75. sırada yer alıyor.
Bu boyutlar arasında her beş kuşakta da 2 boyutta gelişimimiz var. Biri uzmanlık yani çok hızlı genel geçer bilgilere sahip oluyoruz, bilgiyi çok hızlı tüketiyoruz, derinlemesine uzmanlığa yeterince kıymet vermiyoruz ve daha da önemli olan ve işsizliğin temelini oluşturan nedenlerden biri de okulda öğrendiklerimizi gerçekte uygulayamıyoruz.
Bugün dünyada bir demografik bir devrim gerçekleşiyor. Birbirinden farklı jenerasyonlar birlikte yaşıyor ve sonuçta birbirimizi anlamak durumundayız. Empati kurabilmemiz için kendimiz gibi olmayan birini gördüğümüzde seni kendime ait gerçeklerle değil sana ait gerçeklerle görüyorum diyebilmeliyiz.
Biz hayal kurmaya başlayacaksak önce gerçeklerle tanışmak ve yüzleşmek zorundayız. Ülkemizde baktığımızda üniversitelerin sayısı çok ve burada yaklaşık 7 milyon öğrenci barındırıyor, bunun 4 milyonu da lisans öğrencisinden oluşuyor. Bu bağlamda bakacak olursak biz bilim anlamında çok şey yapıyoruz demek oluyor(!)
Ülkemizde Genç Nüfus Oranı Yüksek: Ortalama 30'larda fakat bir problemimiz var bu da "tanımlanamayan genç işsizliği". Aslında istatistiksel olarak tanımlanıyor ama nedenlerine bakmak gerekiyor. Küresel anlamda bunu tanımlayan kurum var: OECD 15-29 yaş arası üye ülkelerinde iş veya eğitim ortamında bulunmayan geçlerin sıralamasını yapmış. Türkiye OECD ortalamasının neredeyse 2 katına erişmiş durumda yani gençlerimizin %30'u ne okulda ne de iş hayatında. Peki neredeler?
Küresel Yetenek Kıtlığı
Dünyada gençler var, ama okulların/okullarımızın mezun ettiği potansiyel yetenekler şirketlerin istihdam etmeyi beklediği yetenekler gibi değil. Dünyadaki şirketlerin %40'ı bir pozisyon açtıkları zaman yani bilinen üzere bir ilan verdikleri zaman o ilandaki yetenekleri istihdam etmekte zorlandılar ve zorlanmaktalar. Ülkemiz, pozisyon doldurmakta zorlanan ülkeler arasında %66'yla dünya 5.si. Yani şirketlerin bekledikleri 21. YY yetkinlikleri, sistem tarafından üretilemiyor.
Sapare Aude: İş bizim kafamıza düşecek, aklımızı kullanmaya cesaret etmeliyiz. Cesur, çalışkan ve mutlaka soru soran bireyler olmalıyız. Burada yaşam boyu öğrenme kavramını devreye giriyor, epistemolojik açlık: Öğrenmeye aç olmak.
Güzel haber; bu yetkinlikler 5 yılda bir değişiyor!
2015'te neydi? 2020'de ne olması bekleniyor?
1.Karmaşık problem çözümü 1.Karmaşık problem çözümü
2.İşbirliği 2.Eleştirel düşünce
3.İnsan yönetimi 3.Yaratıcılık
4. Eleştirel düşünce 4.İnsan yönetimi
5.Müzakere 5.İşbirliği
6.Kalite kontrolü 6.Duygusal zeka
7. Hizmet odaklılık 7.Muhakeme ve karar verme
8.Muhakeme ve karar verme 8.Hizmet odaklılık
9.Aktif dinleme 9.Müzakere
10.Yaratıcılık 10. Bilişsel esneklik
Bilişsel esneklik demek, ben oldum dememek yani epistemolojik açlığı kaybetmemek gerekiyor.
Maddelerin değişmesi onların artık aranan olmadıkları için değil, zaten olması gerektiği için tekrar maddeye alınmamış onun yerine diğer olması gerekenler alınmış.
Dünyada çalışan sözcüğü ilk 1825'te kullanılmış. Bu kavram 2020-2025'te artık değişmek zorunda.
James Canton şirketleri ikiye ayırmış:
- Gelecek engelli: Kuşaktan kuşağa devir olamayan şirketler,
- Gelecek uyumlu: Girişimciler
Gelecek engelli şirketin, gelecek uyumlu şirket ile arasında insan söz konusu olduğunda çok önemli bir farkı var. Gelecek engelli şirkette çalışanlar vardır. Oysa gelecek uyumlu şirketlerde çalışanlar yoktur girişimcilik vardır. Girişimcilik için illa bir ofise ihtiyaç yoktur, insan hangi kurumda çalışırsa çalışsın girişimci olabilir. 21. YY'ın bizden beklediği de bu.
21. YY Girişimcisinin Formülü:
- Otonom olacak: Aklını kullanacak ve kendi kendini yönetmeyi, kendi kararlarının sorumluluğunu almayı bilecek.
- Filtreleyen ve Odaklayan olacak yani bilgi kirliliğinden arındıracak, iyileştirmeyi de öğrenecek,
- odaklamanın ustası olacak
- Değişimi kucaklayacak: 21. YY'ın en önemli şeyi belirsizlik, insan beyni en çok belirsiz bir durumla karşılaştığı zaman zorlanırmış.
- İletişimden ziyade mükemmel işbirliği becerilerine sahip olması gerekiyor.
- Öğrenmeyi öğrenen yani yaşam boyu öğrenci olacak.
5 yılda bir yetkinliklerin değiştiği dünyada işimize yaramayan bilgileri unutmamız gerekiyor. Adapte olabilenler kazanacak.
"Başlamak yarılamak demektir, aklını kullanmaya cesaret et ve başla." (Horace, MÖ 65)
Özel İçerik: Gülhan Adışen
0 Yorum
Yorum Yap