Daha doğar doğmaz yaptığımız ilk şeylerden biridir ağlamak. Yürürken, düşerken, büyürken, izlerken, gülerken, yalnızken, kızgınken…
Ağlamak için neden bile aramayız bazen. “İçimden geliyor.” der ve gene ağlarız.
Peki ağlamanın canlılar arasında sadece insana özgü olduğunu biliyor muydunuz?
Bu bilgiye farklı bir bakış açısıyla bakarsak “Erkek adam ağlamaz.” klişesi yerine “İnsan olan ağlar.” diyebiliriz.
Gelin ağlamanın biraz da ‘bilim’cesine bakalım.
Ağlamanın temel maddesi gözyaşıdır.
3 tip gözyaşı vardır:
1)Bazal Gözyaşı: Bu gözyaşı türü şarıl şarıl ağlatan türden değil. Gözümüzün her zaman nemli kalmasını sağlayan, gözümüzü mikroplardan koruyan, farkında olmasak da gözümüzde hep var olan gözyaşıdır.
2)Refleks Gözyaşı: Soğan doğrarken akan, rüzgar çarpmasıyla gözümüzde biriken, duman gibi şeylerden gözümüzün kendini korumak için salgıladığı, adından da anlaşılacağı üzere refleks olarak ortaya çıkan gözyaşıdır.
3)Duygusal Gözyaşı: Çok bunaldığımızda yanağımızdan süzülen 2 damla, ayrılıklarda hıçkırmaktan kendimizi alamadığımız durumlar, üniversiteyi kazandığımızda ağlarken milletin kazandı mı kazanamadı mı acaba diye düşünmesine yol açan gözyaşları da bu kategoride yer alıyor.
Gözümüzün ucundan burnumuza doğru uzanan lakrimal kanal adı verilen bir yapı daha bulunur. Bu kanal da gözyaşının bir kısmının burna akmasını sağlar. Yani ağlarken bir yandan da burnumuzun akmasının sebebi bu kanaldır. Akan şey ise gözyaşımızla aynıdır. 🙂
Mutluluk gözyaşları akıtmanız dileğiyle…
Özgün İçerik: Afranur Şentürk