Kız Kulesi’nin Altındaki Geçit Hala Duruyor Mu?

Hem tarihi hem de konumu açısından gezmelere ve görmelere doyamadığımız güzel İstanbul, bize her sokağında ayrı bir havayı, her köşe başında ayrı bir duyguyu yaşatırken her nefes alışımızda ise bir zamanlar kim bilir kimlerin soluduğu havayı soluduğumuzu düşündürterek bizi tarihin tozlu ama hala sırlarla dolu olan dönemlerine götürebiliyor. Bu şehirde yaşayanlar olarak her yeni günde havanın kirliliğinden, trafiğin sıkışıklığından ve daha birçok şeyden şikayetçi olsanız da gün sonunda “Buradan başka yerde yapamam.” diyenlerden ve bu şehrin her taşının altında farklı bir gizemin olduğunu düşünenlerdenseniz, Üsküdar’da Salacak’ın 150-200 metre açıklarında bulunan Kız Kulesi’nin altındaki gizli geçidi de biliyorsunuzdur.

Bir gün, 1916 yılında doğan, moleküler biyolog ve koleksiyoncu olan Sir Francis Crick’in evine konuşmasından ve giyiniş tarzından İngiliz olmadığı belli olan bir adam gelir. Crick, bu adamın kendisine satmak istediği ve içinde ilginç çizimler bulunan bir defteri az miktarda ücret ödeyerek satın alır. Yabancının evinden gitmesinin ardından, defteri incelerken çizimlerin Kız Kulesi’ne ait olduğunu fakat esasında 2 katlı olan bu kulenin 3 katlı resmedildiğini fark eder. Dilini anlamadığı bu defterin içeriğini tercüme ettirirken çizimlerin hatalı olduğunu düşünse de merakına yenik düşer. Tercümeden sonra Kız Kulesi’nin zemin katındaki depodan aşağıya doğru uzanan bir geçit olduğunu ve geçidin sonunda bir kapı olduğunu okur. Üstelik bu deftere geçidin sonundaki kapının anahtarı bile çizilmiştir.

Aylar sonra, yenik düştüğü merakını gideremeyen Crick, İstanbul’a yolculuk yapmaya karar verir. Yolculuğundan önce defterdeki anahtarın birebir aynısını yaptırır. 1960 yılında yanına sadece yardımcısını ve fotoğraf makinesini alarak İstanbul’a gelir. Hükümete mimari inceleme yapacağını söyleyerek yanında bir denetleyici bulunması şartıyla beş günlük izin alır. Koruma memuru ve yardımcısıyla Kız Kulesi’ne girdiğinde, kulenin depo tarafında defterde yazıldığı gibi bir giriş olduğunu fakat bu girişin büyük bir taş parçasıyla kapalı olduğunu görür. İlk incelemenin ardından, taşın kırılmasının ve memurdan kurtulmanın gerektiğine karar verir. Memura, kuleye ikinci girişlerinde kendilerini yalnız bırakması için yüklü miktarda rüşvet teklif edilir ve memur teklifi düşünmeden kabul eder.

Kuleye yapılan ikinci ziyarette ilk işleri taşı kırmaya çalışmak olmuştur. Taşın arkasında bir kapı olmasını beklerlerken yeni bir taşla daha karşılaşırlar. Bunu da kırmayı başardıktan sonra onları üçüncü taş beklemektedir. Bu taşın kırımını ertesi güne bıraktıktan sonra sandalla otellerine dönerken Crick günlüğüne şu sözleri yazmıştır: “Kız Kulesi’ne ulaşmak için sandala bindiğimizde yardımcıma kürekleri hızlı çekmesi için söylenip duruyordum, heyecan ve mutluluktan ‘Artık benimsin! diye bir sevinç çığlığı bile attım.”

Üçüncü gün üçüncü taşı da kıran Crick sonunda kapıya ulaşır fakat yaptırılan anahtar yılların eskittiği kapının deliğine aşınmalar sebebiyle uyum sağlamamıştır. Kapıyı açmakta kararlı olduğu için son çare olarak kapıyı eritmeyi düşünür. Yardımcısıyla birlikte özel olarak hazırladığı asitle kapıyı eritmeyi başarsa da içeri girmeyi bir sonraki güne bırakmaya karar vermiştir.

Beşinci günün sabahı erken uyanarak yardımcısıyla birlikte kuleye gelir ve geçitteki kapıdan içeri girerler. Her yer son derece karanlık olduğu için Crick bir gaz lambası yakar ve yaklaşık 500 metrekarelik bazıları çökmüş birkaç odadan oluşan yere ulaşır. Çürümüş ve eskimiş masa, kitaplık gibi eşyalarla birlikte duvarlarda izi kaybolmaya yüz tutmuş fresklerle karşılaşır. İlgisini çeken tek şey odanın duvarında yer alan bir semboldür. Yanına aldığı fotoğraf makinesiyle sembolün fotoğrafını çeker ve sonrasında araştırsa da sembolün hiçbir devlete ait olmadığını fark eder. Crick burada ancak bir cüceye ait olacak küçüklükteki kılıçtan başka değerli eşya bulamadığını yazar. Uzun yıllar sonra bir gün kılıca karbon testi yaptırdığında iki bin yıl öncesine ait olduğunu öğrenir.

Bu geçit, Crick’in ölümüne kadar gizemini korumaya devam etmiştir. 28 Temmuz 2004’te hayatını kaybettikten sonra kasasında defter, fotoğraflar ve kılıcı bulan torunu bu olayı duyurmaya karar vermiştir. Yapılış amacı her ne olursa olsun bu şehrin altını adeta bir ağ gibi saran tüneller her geçen gün daha da ilginç bir hal alırken, son olarak Assasin’s Creed adlı oyunun Yavuz Sultan Selim döneminde geçen kısmında Kız Kulesi’ndeki geçide yer verilmiştir.