Tatili İstanbul’da Geçirecekler İçin:
Bütün bir yıl çok emek harcadınız, yoruldunuz, ders notlarınız iyi veya kötü sonuçta dönem bitti ve artık dinlenmenin, gezip tozmanın, bol bol fotoğraf çekinmenin zamanı geldi.
Bazı sebeplerden dolay tatili İstanbul’da geçirecekseniz veya tatil için İstanbul’a gelecekseniz bence bu yazı dikkatinizi çekebilir. Yahya Kemal’in şiirlerinde gözünüzde İstanbul’un mükemmelliğini canlandırırken birden trafikle karşılaştığınızda Tevfik Fikret’in Sis şiirine bağlayabilirsiniz. İstanbul’un trafiğini saymazsak taşı toprağı altın mıdır bilmem ama gezmekle bitmeyen tarihiyle kültürüyle farklılıkları bir arada bulunan, boğazdan baktığında gecesi ayrı, gündüzü ayrı güzel bir şehir. Anlatılmaz gezilir, bütün bunları anlamak için anlatılmaz yaşanır değil yaşanılır. Ben de bu yazıda nacizane nerelere gitsek sorusu için birkaç fikir sunmuş olacağım.
1) Müzeler
Öncelikle tabii ki müzeleri; ama baktığımıza ücretli ve ücretsiz müzeleri var. Kültür ve Turizm Bakanlığına ait müzelerde her girişte ücret ödememek için bir müze kartı çıkarıp (20 TL) sadece İstanbul’daki değil bakanlığa ait tüm Türkiye’deki müzeleri ücretsiz gezebilirsiniz. Onun haricinde bazı özel müzelerde de halk günlerinde belirli günlerde ücretsiz olarak giriş yapabilirsiniz.
Sosyal medyada çokça görmüşüzdür bu yeri, çekilen fotoğrafları, ya ne var şu Balat’ta:)
Benim ayrı bir sevdiğim bir semttir. Eski eski, sıra sıra dizili rengarenk binaları, Balkan topraklarını anımsatan Arnavut kaldırımlı sokakları, olmazsa olmaz vintage shop’lar, mimarisi ve binasının rengiyle dikkat çeken Fener Rum Ortaokulu, anlatmakla olmaz gezerek kendinizin keşfedeceği daha birçok şey belki de.
Kuzguncuk Üsküdar’da yer alan bir sonraki gezi durağı. Eğer oralarda oturmuyorsanız vapur keyfiyle Üsküdar’a ulaşmak yolculuğunuza ayrı bir hava katacaktır. Üsküdar’da indiğinizde Kuzguncuk için dilerseniz yürüyebilir dilerseniz de otobüse binip iki durak sonra inebilirsiniz (yani o kadar yakın). Kuzguncuk sokaklarında bizi ne bekliyor; eski yapılı binalar, rengarenk kapılar, hatta gezerken bu yüzden gelin damatla karşılaşabilirsiniz, cafeler; kitap cafe, vegan cafe, sahaflar ve daha fazlası sizin tarafınızdan keşfedilmeyi bekliyor. Tepeye doğru çıkıp geriye baktığınızda İstanbul manzarası sizi bekliyor olacak ayrıca çıkarken kahvenizi alıp saatlerce bu manzarayı izlemek isteyebilirsiniz.
Nereden buluyorlar bu graffitili sokakları diyorsanız işte size Karaköy sokakları. Merak edenler için İş Bankası Müzesi ve Osmanlı Bankası Müzesi de burada yer almakta ve ücretsiz. Meşhur Komando Merdivenlerini unutmayın buradan çıktığınızda da sağda vintage shop var sevenlerine duyurulur. Galata Kulesini bilmeyen yoktur. Kuleye çıkmak için aldığım biletin arkasında yazanları paylaşayım: İstanbul’un en eski ve en güzel kulelerinden biri olan Galata Kulesi, Bizans İmparatoru Anastasuis Oilosuz tarafından 528 yılında fener kulesi olarak ahşaptan inşa ettirilmiştir, 1348 yılında Cenevizliler tarafından Christea Turris (İsa Kulesi) adıyla yığma taştan yeniden yapılmıştır. 1453’te İstanbul fethedildiğinde Türklerin eline geçen kule yerden 66.90 metre ve deniz seviyesinden 140 metre yüksekliktedir. Çapı 8.95 metre ve duvar kalınlığı da 3.75 metredir. Restoranında sadece lezzetli Türk ve uluslararası mutfağın tadına bakmakla kalmayıp, aynı zamanda boğazın ve şehrin harika manzarasının da zevkine varacaksınız.
Keyifli bir tatil geçirmeniz dileğiyle, her şey gönlünüzce olsun.
Özgün İçerik: Gülhan Adışen