Net bir gelecek için yaşıyoruz. “Kolunda altın bir bileziğin olsun.” Ne kadar tanıdık bir cümle değil mi? Ekonomik refah kaygısı içerisindeyiz. Sınavın da açıklandığı şu son günlerde hepimizin kafasında etrafındaki insanların bastıramadığımız sesleri var. Bunca sesin arasında unuttuğumuz bir şey var: Gelecek kaygısı peşinde çıkış yolu ararken hayallerimizi yolun daha başında bırakıyoruz. Korkuyoruz işsiz kalmaktan, gelecekte rahat edememekten. Çoğu fikrimiz etrafımızdaki insanlara çılgınca geliyor ve siniyoruz kendi içimize. Kendi fikir dünyamızı kendi ellerimizle sınırlandırıyoruz ve kuralı bozmadan ilerliyoruz.
İyi bir lise ardından iyi bir üniversite ve modern çağın acımasızlığından sıyrılıp bize rahat bir yaşantı sürdürecek o meslek için...
Bir sene öncesine dönüyorum. Kafamı kaldırıp elime bir roman bile alamadığım seneye. Çok farklı şeyler yapmak isterken etrafımdaki herkes gibi ben de kuralı bozmuyorum ve sınırlandırıyorum kendimi. İsteklerimi daha yolun başında bir kenara bırakıyorum. O yolda rekabet gizli, sonradan anlıyorum.
Önemli olan bakmak ve aynı zamanda görebilmek diyoruz. Bu yüzden karşımıza çıkan fırsatlardan yararlanmak isterken başkalarının baktığı ama göremedikleri için çabalıyoruz.
Güç arzusu. Paylaşımdan habersiz bir şekilde gizliyoruz yolumuzu. Yalnızca tek başına sahip olma gayesi içerisindeyiz. Unuttuğumuz bir şey daha var: Bir şeyin yalnızca kendimize ait olmasını istiyorsak yolun başına dönüp hayallerimize sıkıca sarılmalıyız çünkü fikirler de parmak izi gibidir. Yalnızca bize özel ve bizi ileriye taşıyan.
Eğer hikaye gerçekse hiçbir yazı kötü değildir diyorum kendime ve bu defa da birkaç ay öncesine dönüyorum. Bir konferans salonunda oturmuşum, yalnızım, yolun başında hayallerini bir kenara bırakmamış birkaç girişimcinin hikayesine vermişim kendimi ve birkaç not alıyorum yine temel amacımda kendi kişisel gelişimim var fakat kendimi sınırlandırıyorum yine, farkında değilim. Biri giriyor içeri ve uzanabildiğimiz kadar kolumuzu kaldırmamızı istiyor. Herkes oturduğu yerden kaldırıyor kolunu. Adam oturduğu yerden kalkarak kolunu kaldırıyor ve yüksek sesle uzanabildiğim kadar, diyor. Kendinizi sınırlandırmayın, diyor.
Girişim için korkunun, sindirilmişliğin çekiciliğinden kurtulmak gerek.
Ne kadar ileri gidebilirim?
Risk almalısınız. Başkalarının baktıkları ama göremeyip hayata geçiremedikleri kendi fikirlerinizle.
Etrafımızda kafamızdaki ufak girişimleri hayata geçirmek için bir çok topluluk var. Evet bunu biliyoruz. Korkularımız var bizi sınırlandıran. Bir başkası da bunu düşünürse ya da bir başkası bunu zaten harekete geçirmeye başladıysa gibi. Garanticiyiz biz. Evet bunun da farkındayız. İşimizi gücümüzü bırakıp sonucunun ne olduğunu bilmediğimiz için o ufak ama belki herkese faydası olabilecek girişimlerimizden vazgeçiyoruz. Kendimizi yine yalnızca ders başarısı için alan derslerimize veriyoruz ve yalnızca beynimizi formüllerle sınırlandırmamızla baş başa kalıyoruz günün sonunda.
Kendimizi bir şekilde geliştirmeye devam ediyoruz, bir yerlerden ipin ucunu yakaladık derken, ipin aslında iki ucunun da sınırlandırılmış olduğunu unutuyoruz.
Hayatınızın en mükemmel senelerinde beyninizin içindeki savaşın tam ortasındasınız. Kimse kimseyi öldürmüyor, ortalık kan gölü değil fakat paylaşamadığımızdan kutuplaşıyoruz ve ufacık bir fikri bile içimizde tutuyoruz. Bir fikri ölü bir şekilde yalnızca kendi içimizde tutmak, fikri üretmek fakat elle tutulur bir şekilde ileriye götürememek hiçbir şey ifade etmiyor.
Seneleriniz geçti böyle. Şimdi ne yapacaksınız. Risk almayıp içinizde tuttuğunuz fikirleriniz sizi bir adım bile ileri götürmemiş. Yeniden başladığınız yerdesiniz. Yılmıyorsunuz, takdir edilesi. Yeniden başlıyorsunuz ama zamanında sınırlandırılmış ipi farkına varmadan öyle sıkı kavramışsınız ki elinizden ciddi bir girişim var fakat pazardan ve piyasayı anlamaktan bihabersiniz. Fiyatlama ve markalama konusunda eksiksiniz. Sosyal bir ihtiyaca da cevap veriyor olabilirsiniz ama kaçınız hizmeti hızlıca sunup piyasa zincirinin halkası haline getirebiliyorsunuz?
Kimimizin bir daha geri dönüp hâlihazırda kafasındaki planları uygulamaya vakti olmadı, kimimiz daha yolun başında, kimimiz hala çevresinde yükselen uğultudan kurtulup kendini bulamamış. Geri dönün ve bıraktığınız yerden alın hayallerinizi. Geleceğiniz geçmişinizde bıraktığınız fikirlerinizde saklı.
Sizi sınırlandıran her şeyi bir kenara bırakın ve korkmayın. Yalnıza size ait olan hiçbir fikir sizden daha iyi kimse tarafından şekillendirilemez. Korkmayın ve hayatın yalnızca kendi okul başarınızdan, ekonomik refahtan, sosyal statüden ibaret olduğunu sanıp isteklerinize sırtınızı çevirmeyin.
Şimdi yeniden soruyorum. Hayallerinizin peşinden kadar ileriye gidebilirsiniz?
0 Yorum
Yorum Yap