Bugün sevenleri için çok özel bir kadının, henüz 41 yaşındayken hastalığın pençesine yakalanmış, kısacık hayatına çok acı sığdırmış Didem Madak’ın doğum günü.
1970 yılında İzmir’de doğan Madak, henüz 13 yaşındayken annesi Füsun’u kolon kanserinden kaybetti. Yalnızlığına, acılarına şiiri çok yakıştıran şair,şiirlerini anne motifiyle donattı. Fusün’a şiirlerinin hikayesi böyle bir acıyla başladı.
“Sevgili Anneciğim
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.
…”
Annesiz ve yalnız yıllarda yakınlaşan Madak kardeşler, birbirlerine annesizlik kalkanı oldular. Yıllar geçti, Didem büyüdü. Dokuz Eylül Üniversitesi, Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Çok geçmeden aşkın telaşıyla, üniversite aşkıyla evlenen Madak, birkaç sene süren bu gençlik serüvenine son verdi.
Bir bodrum katında, yalnızlığına taşınan Didem Madak, ünlü kitaplarına konu olacak şiirlerini yazmaya başladı. Füsun’a. *
Şiirlerinde de konu olan Işıl Madak, kız kardeşinin defterini ondan gizli şiir yarışmalarına gönderdi. Böylece “Grapon Kağıtları”, ödülün sahibi oldu. Onun için şiir özgürlüktü. Şiir yazmaya başlamasını böyle anlatmıştı:
“Niçin şiir yazmaya başladığımı düşündüğümde şunu fark ettim: O dönem şiir bana, herkesten ve her şeyden çok özgürlük vaat ediyordu. Yaşlanmak da benim için bir özgürlük vaadi aslında. Bu yüzden eteklerinin ucundan sarkan paçalı donlarına aldırmadan, örtmeden, gizlemeden dolmuşa binmeye çalışan, önüne gelen erkeğe yardım etmesi için elini uzatan yaşlı teyzelerin durumu bana çok büyüleyici gelmiştir hep. Yaşlı bir kadın hayatının bir dönemini kadın olarak geçirmiştir, ama artık tam bir kadın değildir. Yani bir kadın gibi kendini gizlemek, korumak zorunluluğu yoktur. Yaşlandığım vakit, şiirimin değişebileceğini düşünüyorum.”
İstanbul’a taşınan Madak, Ah’lar Ağacı, Pulbiber Mahallesi isimli eserlerini yayımlattı. 2005’te de Timur Çelik’le evlendi. Hayatın hediyesi kızları 3 sene sonra dünyaya geldi. Hayatı Füsun ile başladığı gibi Füsun ile de devam etti, hayata getirdiği kızına özlemiyle büyüdüğü annesinin adını verdi. Hayat bu ya, Füsun daha 3 yaşına gelmeden annesi gibi kolon kanserine yakalandı Didem Madak. Hayata Füsun’un kızı ve Füsun’un annesi olarak veda etti.
“Canım Kızım
Sana mektup yazacağım. Çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. Bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. Sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. Kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. Mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. Yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. Saçıma tutuyorum. Bakın yakışmış mı diye soruyorum. Sonra yaprakları havaya savuruyorum. Ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. Çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis!
Canım kızım, cehaletimden şair oldum… Annesizlikten. Sen sakın şair olma!”
Didem, kendi kaderini kızı Füsun’a bıraktı . Hayatın acımasızlığında duran efsun da buydu.
İyi ki Doğdun Didem Madak, İyi ki Geçtin Bu Dünyadan!
”Vasiyetimdir; En güçlülerinden seçilsin beni taşıyacak olanlar. Ahtım olsun, yürekleri ağırlaşsın diye iyice, tabutumun içinde tepineceğim.”