Öğrenci Kariyeri
Dünyayı etkisi altına alan Corona Virüs'ün sosyal hayata yaptığı etkiler giderek büyüyor. İnsanlar dışarıya çıkmaya, birbirleriyle selamlaşmaya ve hatta internetten sipariş vermelerine bile etki etti. Durum böyle olunca bu sosyal etkiler ekonomiyi de etkilemesi kaçılmaz olmaktadır. Virüsün dünya genelinde yayılmasıyla başta Amerikan piyasası üzere dünya genelinde sert bir düşüşe neden oldu. Ayrıca dünya ekonomisinde üretimin neredeyse yarısını karşılayan ülkelerde virüsün salgın olarak yayılmış olması dünya ekonomisinde bir resesyon beklentisi oluşturmaya başladı.
Resesyon, reel gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) iki veya daha fazla çeyrek yıllık (3’er aylık dönemler) periyotta arka arkaya negatif büyüme göstermesi durumudur. Ekonomik durgunluk olarakta tanımlanmaktadır. Yani bir başka deyişle büyüme hızının, nüfus artış hızından daha düşük olması sebebiyle kişi başına düşen milli gelirin artmamaktadır. Makro ekonomik tüm göstergeler; Endüstriyel üretim, istihdam, reel gelir, toptan ve perakende ticaret verileri de bu ölçümlemenin içerisindedir.
Resesyonun ortaya çıkmasında, nüfusun GSYH’den fazla arması bunun sonucunda kişi başına düşen milli gelirin azalması, işsizliğin artması, üretimin azalması veya durması, ekonomik faaliyetlerin duraklaması veya gerilemesi etkenler vardır. Tüm bunların sonucunda GSYİH küçülür, ülkenin para birimi döviz karşısında değer kaybeder bu ithal ürünlerin fiyatı artmasına ve enflasyonist bir baskı oluşmasına neden olur. Fiyatların yüksek olduğu bu durumda, üretim zorlaşacağı için sanayi üretimleri azalır ve işsizlik sorunu ortaya çıkmaya başlar. Ekonominin göstergesi olan borsa bunların sonucunda düşer. Borsadaki düşüşü gören yatırımcının ekonomiye olan güveni azalır ve piyasalarda panik oluşur. Sonuç olarak panik ortamındaki ekonomide küçülme devam eder ve resesyon kendini sert bir şekilde göstermiş olur.
Resesyondan Kurtulmak İçin Ne Yapabiliriz?
2008 küresel krizinde sonra dünyada resesyon yaşanmıştır. Bu dönemde dünya ekonomisinin merkez bankası diyebileceğimiz Amerika bilançonu genişletmiş ve dünya piyasalarına para dağıtmıştır. Bunu para basarak (emisyon) ve faizleri düşürmüştü. Daha sonra dünya ki diğer merkez bankaları da FED’i (Amerika Merkez Bankası) takip etmiş ve resesyondan çıkılmasını sağlamışlardı. Bu süre zarfında ayrıca hükümetlerde kamu harcamalarını artırmayıp vergilerin oranlarını düşürmüş veya ertelemişlerdi. Amaç insanların para harcamaları ve ekonomide sıcak para bulundurarak tüketimin devamlılığını sağlamaktı. Tüketim gerçekleşirse, üretim artarak işsizliğin azalmasını ve kişi başı milli gelirin artmasını sağlayarak ekonomiye güven aşılar.
Şu an yaşadığımız Corona virüsü salgını nedeniyle tüm dünyada üretimler düştü, işsizlik arttı ve ekonomilere olan güven azaldı. Ayrıca tüm dünyada da bir panik ortamı var ve borsalar 2008 krizinden beri görmediğimiz bir şekilde düşüş yaşıyor. Resesyon beklentisi her geçen gün ve ortaya çıkan her yeni hastalık vakasından sonra daha da artıyor, hatta Bank Of America resesyona girildiğini açıkladı. Merkez bankaları, özellikle de FED, açıkladı destek paketleriyle piyasalara para sağlamaya ve yaşanması muhtemel resesyonun önüne geçmeye çalışıyorlar. Hükümetler vergi indirimleri veya ertelemeleri, banka kredilerinde erteleme gibi imkanlar sağlayarak merkez bankalarına destek oluyor.
Salgın öncesinde küresel olarak zaten hassas bir dönem yaşıyorduk. Hatırlayacak olursak Amerika ve Çin arasındaki ticaret savaşları yine Amerika ile İran arasındaki yaşanması muhtemel Savaş iddiaları, Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki petrol krizi, İngiltere’nin Avrupa birliğinden ayrılma süreci gibi etkenlerden dolayı salgın öncesinde dahi resesyon olabilir mi diye bir tartışma varken üstüne bu salgının gelmiş olması bu beklentileri iyice ateşledi.
Hükümetler ve merkez bankaları engellemek için gerekli hamleleri yapıyorlar ama insanlar bu hastalığa yakalanmamak için evinde durduğu sürece ekonomik aktiviteler yavaşlayacak ve resesyon için gerekli ortam oluşacaktır.
Özgün İçerik: Bu içerik Öğrenci Kariyeri yazarlarından Ali Can Semiz tarafından oluşturulmuştur.
Resesyon, reel gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) iki veya daha fazla çeyrek yıllık (3’er aylık dönemler) periyotta arka arkaya negatif büyüme göstermesi durumudur. Ekonomik durgunluk olarakta tanımlanmaktadır. Yani bir başka deyişle büyüme hızının, nüfus artış hızından daha düşük olması sebebiyle kişi başına düşen milli gelirin artmamaktadır. Makro ekonomik tüm göstergeler; Endüstriyel üretim, istihdam, reel gelir, toptan ve perakende ticaret verileri de bu ölçümlemenin içerisindedir.
Resesyonun ortaya çıkmasında, nüfusun GSYH’den fazla arması bunun sonucunda kişi başına düşen milli gelirin azalması, işsizliğin artması, üretimin azalması veya durması, ekonomik faaliyetlerin duraklaması veya gerilemesi etkenler vardır. Tüm bunların sonucunda GSYİH küçülür, ülkenin para birimi döviz karşısında değer kaybeder bu ithal ürünlerin fiyatı artmasına ve enflasyonist bir baskı oluşmasına neden olur. Fiyatların yüksek olduğu bu durumda, üretim zorlaşacağı için sanayi üretimleri azalır ve işsizlik sorunu ortaya çıkmaya başlar. Ekonominin göstergesi olan borsa bunların sonucunda düşer. Borsadaki düşüşü gören yatırımcının ekonomiye olan güveni azalır ve piyasalarda panik oluşur. Sonuç olarak panik ortamındaki ekonomide küçülme devam eder ve resesyon kendini sert bir şekilde göstermiş olur.
Resesyondan Kurtulmak İçin Ne Yapabiliriz?
2008 küresel krizinde sonra dünyada resesyon yaşanmıştır. Bu dönemde dünya ekonomisinin merkez bankası diyebileceğimiz Amerika bilançonu genişletmiş ve dünya piyasalarına para dağıtmıştır. Bunu para basarak (emisyon) ve faizleri düşürmüştü. Daha sonra dünya ki diğer merkez bankaları da FED’i (Amerika Merkez Bankası) takip etmiş ve resesyondan çıkılmasını sağlamışlardı. Bu süre zarfında ayrıca hükümetlerde kamu harcamalarını artırmayıp vergilerin oranlarını düşürmüş veya ertelemişlerdi. Amaç insanların para harcamaları ve ekonomide sıcak para bulundurarak tüketimin devamlılığını sağlamaktı. Tüketim gerçekleşirse, üretim artarak işsizliğin azalmasını ve kişi başı milli gelirin artmasını sağlayarak ekonomiye güven aşılar.
Şu an yaşadığımız Corona virüsü salgını nedeniyle tüm dünyada üretimler düştü, işsizlik arttı ve ekonomilere olan güven azaldı. Ayrıca tüm dünyada da bir panik ortamı var ve borsalar 2008 krizinden beri görmediğimiz bir şekilde düşüş yaşıyor. Resesyon beklentisi her geçen gün ve ortaya çıkan her yeni hastalık vakasından sonra daha da artıyor, hatta Bank Of America resesyona girildiğini açıkladı. Merkez bankaları, özellikle de FED, açıkladı destek paketleriyle piyasalara para sağlamaya ve yaşanması muhtemel resesyonun önüne geçmeye çalışıyorlar. Hükümetler vergi indirimleri veya ertelemeleri, banka kredilerinde erteleme gibi imkanlar sağlayarak merkez bankalarına destek oluyor.
Salgın öncesinde küresel olarak zaten hassas bir dönem yaşıyorduk. Hatırlayacak olursak Amerika ve Çin arasındaki ticaret savaşları yine Amerika ile İran arasındaki yaşanması muhtemel Savaş iddiaları, Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki petrol krizi, İngiltere’nin Avrupa birliğinden ayrılma süreci gibi etkenlerden dolayı salgın öncesinde dahi resesyon olabilir mi diye bir tartışma varken üstüne bu salgının gelmiş olması bu beklentileri iyice ateşledi.
Hükümetler ve merkez bankaları engellemek için gerekli hamleleri yapıyorlar ama insanlar bu hastalığa yakalanmamak için evinde durduğu sürece ekonomik aktiviteler yavaşlayacak ve resesyon için gerekli ortam oluşacaktır.
Özgün İçerik: Bu içerik Öğrenci Kariyeri yazarlarından Ali Can Semiz tarafından oluşturulmuştur.
Sıla Tanrıverdi
0 Yorum
Yorum Yap