Öğrenci Kariyeri
Ana diliniz dışında bir ya da daha fazla dil bilmek sadece yurt dışı seyahatleriniz sırasında ya da daha farklı bilgi kaynaklarına ulaşırken size fayda sağlamaz. Yapılan araştırma ve incelemelere göre, birden fazla dile hakim olmanın beynimiz üzerinde de olumlu etkileri bulunmaktadır.
Peki, dil bilmek tam olarak ne anlama geliyor? Dil yeterliliği genellikle iki aktif, iki de pasif olmak üzere dört farklı alanda değerlendiriliyor. Söz konusu değerlendirmenin gerçekleştiği iki aktif alan, konuşma ve yazma; iki pasif alan da dinleme ve okuma. Dengeli bir çift dilli, konuştuğu iki dilin de değerlendirme alanlarında birbirine yakın değerlere sahiptir.
Araştırmacılar çift dilli insanları, 3 gruba ayırmakta. Bunlardan birincisi, karma çift bilen insanlar. Bu grup, genel olarak küçük yaştan itibaren gerek yabancı bir ülkede büyümenin, gerekse de küçüklükten itibaren iki farklı dile yoğun bir şekilde maruz kalan insanlardan oluşuyor. Bu kişiler yaşlarının küçük ve deneyimlerinin az olmasından dolayı çevrelerindeki dünyayı tanırken aynı zamanda iki dili de aynı kavramlar üzerinden öğreniyorlar. İkinci grup ise eşgüdümsel çift dillilerden oluşuyor. Bu grubun ilkinden farkı, ikinci dil hayatlarına girdiğinde çevrelerine daha hakim olmaları, bu yüzden de bu gruptaki insanlar ikinci dillerini öğrenirken ilk dillerinden farklı bir kavram seti oluştururlar. Bu gruba, okul çağındayken farklı bir ülkeye taşınan ve evde hala ana dilini konuşurken, okulda ikinci dillerini öğrenen ve arkadaşlarıyla ikinci dillerinde iletişim kuran kişileri örnek verebiliriz. Son grup ise ikinci dereceden çift dil bilen kişilerden oluşmakta. Bu grup, ikinci dillerini ilk dillerinin filtresinden geçirerek ve ilk dillerindeki kavramlar üzerinden öğrenirler. Fakat dil hangi yaşta öğrenilirse öğrenilsin ve kişi bu gruplardan hangisine dahil olursa olsun, çift dillilik beyne birçok anlamda olumlu etkide bulunmaktadır.
Her şeyden önce birden fazla dile hakim olmak, beyninizin çoğu nöron ve sinapsını içinde bulunduran gri maddenin daha yoğun olmasını sağlar ve ikinci dili konuşurken beyninizin bazı bölgelerinde daha fazla aktivite yaşanır. Çift dilli birinin hayatının büyük bir parçası boyunca yapacağı bu beyin egzersizi, ileride Alzheimer ve bunama gibi rahatsızlıkların başlangıcını 5 yıla kadar geciktirebilir. Ayrıca iki dil arasında yapılan geçişlerin beynin ön lobunu daha fazla çalıştırması, problem çözme ve aynı anda birkaç işi yaparken odaklanabilme yeteneklerinizi güçlendirir.
Bunlara ek olarak, 2009'da Agnes Kovacs'ın yaptığı bir çalışma, doğumdan itibaren iki dile maruz bırakılan 7 aylık bebeklerin, tek dile maruz bırakılan 7 aylık bebeklere göre onlara verilen görevlerdeki değişikliklere daha kolay uyum sağladıklarını ve daha hızlı öğrendiklerini gösterdi. Tüm bu verilere bakarak açıkça söyleyebiliriz ki, yeni bir dil öğrenmek size yalnızca sosyal ve profesyonel açılardan olumlu etkide bulunmaz, aynı zamanda beyin sağlığınıza da katkıda bulunur.
Özgün İçerik: Begümhan Şimşir
Peki, dil bilmek tam olarak ne anlama geliyor? Dil yeterliliği genellikle iki aktif, iki de pasif olmak üzere dört farklı alanda değerlendiriliyor. Söz konusu değerlendirmenin gerçekleştiği iki aktif alan, konuşma ve yazma; iki pasif alan da dinleme ve okuma. Dengeli bir çift dilli, konuştuğu iki dilin de değerlendirme alanlarında birbirine yakın değerlere sahiptir.
Araştırmacılar çift dilli insanları, 3 gruba ayırmakta. Bunlardan birincisi, karma çift bilen insanlar. Bu grup, genel olarak küçük yaştan itibaren gerek yabancı bir ülkede büyümenin, gerekse de küçüklükten itibaren iki farklı dile yoğun bir şekilde maruz kalan insanlardan oluşuyor. Bu kişiler yaşlarının küçük ve deneyimlerinin az olmasından dolayı çevrelerindeki dünyayı tanırken aynı zamanda iki dili de aynı kavramlar üzerinden öğreniyorlar. İkinci grup ise eşgüdümsel çift dillilerden oluşuyor. Bu grubun ilkinden farkı, ikinci dil hayatlarına girdiğinde çevrelerine daha hakim olmaları, bu yüzden de bu gruptaki insanlar ikinci dillerini öğrenirken ilk dillerinden farklı bir kavram seti oluştururlar. Bu gruba, okul çağındayken farklı bir ülkeye taşınan ve evde hala ana dilini konuşurken, okulda ikinci dillerini öğrenen ve arkadaşlarıyla ikinci dillerinde iletişim kuran kişileri örnek verebiliriz. Son grup ise ikinci dereceden çift dil bilen kişilerden oluşmakta. Bu grup, ikinci dillerini ilk dillerinin filtresinden geçirerek ve ilk dillerindeki kavramlar üzerinden öğrenirler. Fakat dil hangi yaşta öğrenilirse öğrenilsin ve kişi bu gruplardan hangisine dahil olursa olsun, çift dillilik beyne birçok anlamda olumlu etkide bulunmaktadır.
Her şeyden önce birden fazla dile hakim olmak, beyninizin çoğu nöron ve sinapsını içinde bulunduran gri maddenin daha yoğun olmasını sağlar ve ikinci dili konuşurken beyninizin bazı bölgelerinde daha fazla aktivite yaşanır. Çift dilli birinin hayatının büyük bir parçası boyunca yapacağı bu beyin egzersizi, ileride Alzheimer ve bunama gibi rahatsızlıkların başlangıcını 5 yıla kadar geciktirebilir. Ayrıca iki dil arasında yapılan geçişlerin beynin ön lobunu daha fazla çalıştırması, problem çözme ve aynı anda birkaç işi yaparken odaklanabilme yeteneklerinizi güçlendirir.
Bunlara ek olarak, 2009'da Agnes Kovacs'ın yaptığı bir çalışma, doğumdan itibaren iki dile maruz bırakılan 7 aylık bebeklerin, tek dile maruz bırakılan 7 aylık bebeklere göre onlara verilen görevlerdeki değişikliklere daha kolay uyum sağladıklarını ve daha hızlı öğrendiklerini gösterdi. Tüm bu verilere bakarak açıkça söyleyebiliriz ki, yeni bir dil öğrenmek size yalnızca sosyal ve profesyonel açılardan olumlu etkide bulunmaz, aynı zamanda beyin sağlığınıza da katkıda bulunur.
Özgün İçerik: Begümhan Şimşir
Sıla Tanrıverdi
0 Yorum
Yorum Yap