Girişimcilik konusunun her ne kadar son birkaç yılda popüler olduğunu düşünsek de aslında Türkiye tarihinin ilk girişimcilik örnekleri cumhuriyetin ilanına kadar uzanıyor. Bu yazıda çoğumuzun yakından tanıdığı bir firma olan Abdi İbrahim’in doğuş hikayesini anlatıyor olacağız.
Geçen yüzyılın başlarında Dünya Savaşları’nın başlamasıyla tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ilaç ihtiyacı artış gösterdi. Ancak ilaç sektörü hakkında çok fazla bilgi yoktu ve eczacılık azınlığın elinde kalmış bir meslek olarak görülüyordu. O dönem yalnızca Selanik’te İngilizlere ait küçük bir ilaç fabrikası vardı. 1910 yılında İstanbul Tıp Fakültesi, eski adıyla Mektebi Tıbbiye Mülkiye’nin, Eczacılık okulundan mezun olan Abdi İbrahim Bey iki yıl bu fabrikada çalıştı. Ardından 1912’de İstanbul’a dönüp Küçükmustafapaşa’da bir eczane açtı. Bu eczanenin laboratuvarında küçük çaplı ilaç üretimine başladı.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla araştırmalarına ara vererek orduya katılan Abdi İbrahim, orduya ait üretim merkezinde ilk kez basınçlı hidrofil pamuk üretimi ile burada da kendini göstermiş oldu. Savaş sonrasında İstanbul’ a geri dönen Abdi İbrahim, eczanesini kapatarak Mahmutpaşa’ daki hanların birinde mütevazı bir fabrika açtı. Fabrikanın adı Abdi İbrahim Müstahzarat-ı İspençiyariye Fabrikası’ ydı. Eczaneyi kurarken amacı neyse, bu fabrikadaki amacı da yine aynı olacaktı: “Hayatları iyileştirmek.” Bu fabrikada ilk olarak, 1919’da müshil nadir şekerinin ruhsatını aldı. Bu başarısını brom valerin nadir ve diğer preparatlar takip etti.
Abdi İbrahim Bey, 1926’da böbrek hastalığına yenik düşerek vefat ettikten sonra çalışmalarını önce eşi Mehveş Hanım yönetimi üstlendi. Fabrikada galenik preparat üretimine başlandı. 1943’ te ise anne ve babasının misyoner duruşunu devam ettirerek Eczacılık Okulu’ ndan mezun olan İbrahim Hayri Barut ile Abdi İbrahim’de ikinci kuşak başlamış oldu. Yönetimi devralan İbrahim Hayri Barut, şirkette büyük atılımlara neden oldu. Önce kodeks ampul ve ilaçların üretimini yaptı ve ardından sültamid, vitamin gibi farklı form ilaçların üretilmesinde öncü oldu. Çalışmaların ve araştırmaların hız kazanması için laboratuvar Vefa semtine taşındı.
Yüksek bir ivmeyle her geçen gün ilaç sektöründe zirveye oynayan Abdi İbrahim İlaç Fabrikası 1960’larda bu sektörde söz sahibi olmaya başladı. Eş zamanlı olarak ülkede yabancı sermayeli ilaç üretimi de artmaktaydı. İbrahim Hayri Barut, Milli İlaç Sanayii’ni büyük bir onurla temsil ediyor ve savunuyordu. Ancak 1961 yılında, genç yaşta, hayata gözlerini yumdu. Fabrika yönetimini ise eniştesi Dr. Mekin Alpay devraldı. 20 yıl yönetimde kalan Alpay zamanında fabrika, tıp alanındaki gelişmelere ayak uyduran birçok ilacın üretimini gerçekleştirirken, şirketin güvenilirliğini de katbekat artırdı. Know-How çalışmalarını ilaç sektörüne taşıyarak yabancı ülkelerdeki prosesleri de takip etti.
Ham maddede dışa bağımlılıktan kurtulmak için ilk Türk hammadde antibiyotik fabrikası Ansa kuruldu. Abdi İbrahim, 12 Ansa kurucusundan biriydi. 1975’e kadar aile şirketi olan Abdi İbrahim, ekonomik gücünü artırmak amacıyla yapısını değiştirerek Abdi İbrahim İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. adını aldı.
1981’de üçüncü kuşak yönetimi Eczacı Nezih Barut devraldı. 1994’ te Esenyurt fabrikasının temelleri atıldı. Ardından yurt dışı pazarına açılan Abdi İbrahim Ar-Ge çalışmalarına büyük önem verdi. 2007’de “Dünyanın En Büyük 100 İlaç Şirketi” arasına katılan ilk Türk şirketi olmaya hak kazandı. 2003 yılından beridir Türkiye’deki ilaç sektörünün lideri olan Abdi İbrahim, değerlerine değer katmaya halen devam ediyor.
Genel merkez binası olan Abdi İbrahim Tower’ ın mimarisi, yıllardır Abdi İbrahim’in liderliğini temsil eden “1” rakamı şeklindedir. Logosundaki iç içe geçmiş 3 halka ise yönetimdeki üçüncü kuşağı temsil etmektedir.
Özgün İçerik: Firuze Yüksel