Öğrenci Kariyeri Banner

Tekrar Tekrar İzlemek İsteyeceğiniz 5 Deneysel Kısa Film

Tekrar Tekrar İzlemek İsteyeceğiniz 5 Deneysel Kısa Film

Deneysel kısa filmlerin birkaç ortak noktası vardır: Özlü hikaye anlatımı, harika performanslar, orijinal bir konsept ve çarpıcı görseller.

Nisan 2020'ye göz attığımızda herkes için yıpratıcı bir ay olduğunu söylemek pek de zor değil. Bu ay önerdiğimiz deneysel türdeki en güncel filmlere göz atmak umarız bu sıkıntılı zamanlarda sizlerin keyifli vakit geçirmesine yardımcı olur.

 

Ekran Resmi 2020-04-26 03.01.17

 

-Sounds Good/Made In Estonia " Ses dünyasından esinlenen yarı deneysel animasyonda, bir boom operatörü mantarların yarattığı gürültüyü kaydetmeye çalışır."  

 

BeFunky-collage Sounds Good

 

Ödüllü Estonyalı animatör Sander Joon (Velodrool) yeni kısa filmi “Sounds Good” ile kısa film listelerine geri döndü. Sounds Good'u bir boom operatörünün olağandışı hikayesini görsel olarak oldukça minimalist şekilde yansıtmaya çalışılmış 10 dakikalık kısa hikayesi olarak özetleyebiliriz ancak basit metinlere sahip bir film olmadığını da vurgulamakta fayda var. Sander Joon soyut hikaye anlatımı ve gerçeküstü senaryoları birleştirerek izleyiciye saçma gelecek ama son derece de eğlenceli bulabileceğinizi düşündüğümüz bir yapıma imza atmış.

 

Animatör Joon, Dziga Vertov’un Kameralı Adam filmini tekrardan izledikten kısa bir süre sonra eski motivasyonunu kazanarak yaratma sürecine yeniden başladı ve Sounds Good filmi ortaya çıktı. Bu film Joon’un, filmde ses kullanımındaki arzusunun yansımasıdır. Endişeli düşünceler ışığında ortaya çıkan bu gerçeküstü hikaye, Joon’un tüm sıradışı fikirleri ve yenilik arayışıyla birleşti, neşeli bir deneyime dönüştü.

 

Joon’un ilk defa tamamen dijital olarak yaptığı film olan Sounds Good’un yapımcısının söylemine göre bu film saniyede 25 kare olarak canlandırılmış. Joon bu yapım aşamasında yaşadıklarını “Bu biraz zaman alan bir süreç ama basit karakterler, hareketsiz çerçeveler ve minimal hareketlerle kendimi film için farklı bir stil bulmaya zorladım.” sözleriyle özetliyor.

 

Görsel olarak minimalist olmasına rağmen, Sounds Good kesinlikle basit kurgu öğelerine sahip olan bir film değil. Joon, uzay ve perspektifle oynamak için bu çıplak estetik yaklaşımını kullandığını ifade ediyor.

 

Buraya tıklayarak filme ulaşabilirsiniz.

 

Ekran Resmi 2020-04-26 03.11.09

 

-Wake Up/Made In USA  "Bir kadının giderek dijitalleşen dünyada insanlığını yeniden keşfetme yolculuğuna çıkar." 

 

BeFunky-collage

 

Wake Up'ın prömiyeri 2020 Sundance Film Festivali'nde yapıldı. Anonim İçerikte Laboratuvar tarafından üretildi ve iki kez Oscar adayı olan Görüntü Yönetmeni Mathew Libatique (Pi, Black Swan, Bir Yıldız Doğuyor) tarafından New York'ta çekildi.

 

Son zamanlarda izlediğimiz kısa filmlerin çoğunun “telefonlar kötüdür” ü nasıl kanıtlayabileceğine dair çabalar içerisinde olduğu gözünüze çarpmıştır. Birçok film yapımcısı, toplumun ekrana olan takıntısı ile ilgili sinemayı araç edinerek yeni ve etkili söylemler bulmaya çalışıyor.

 

İlk başta ekranlara bağımlı olma tehlikesi hakkındaki bir marka filmi yapmak için, bilgisayar ve tablet üreticisinin (HP) kolları sıvıyor oluşu kulağa mantıksız geliyor olabilir. Yine de bu temaya sahip diğer filmlerle karşılaştırıldığında Wake Up sizi kazanacak “o” film olacaktır.

 

Olivia Wilde tarafından yönetilen ve kariyeri hızlı bir yükselişte olan Margaret Qualley'in başrol olduğu Wake Up kesinlikle büyük bir çabanın ürünü. Kameranın önünde ve arkasındaki yıldızların gücü filmin bu kadar etkili oluşunun nedenlerinden biri. Bu kusursuza yakın üretimin ötesinde, aslında “telefonlar kötüdür” ahlakının alınması ve ona çok ihtiyaç duyduğumuzu farkettiğimiz an hissettiğiniz karmaşık duygular, gerçekten sağlam aynı zamanda da yaratıcı çabanın mükemmel sonucundan başka bir şey değildir.Evet, bir teknoloji şirketinin süslü yeni reklamının ana teması olarak seçmiş olduğu bu konunun kulağa oldukça ironik geldiğinin farkındayız ancak HP markasının filmlerinin her zaman sanat ve ticaretin kesişimiyle ilgili olduğunu söylemeliyiz. Stilistik uygulama söz konusu olduğunda Wake Up formunun en iyi örneği sayılabilir. Kinetik ve duyusal, ekran bağımlısı hayatlarımıza hakim olan meşguliyetin gerçeküstü bir incelemesi ve bu meşguliyetten kaynaklanan, e-postaların ve uyarıların sonsuz döngüsünü serbest bırakma arzumuz…

 

Eminiz ki bu ele almak için yeni kavramsal bir malzeme değil, ama Wilde bunu ele alma biçimini sanatsal ve yenilikçi olduğunu iddia ediyor. Kısmen deneysel sanat projesi, kısmen müzik videosu, kısmen dans filmi ve kısmen kamu hizmeti duyurusu olan bu film bir çok sanat öğesini içinde barındırıyor.

 

Yine de bu filmin içinde çok fazla sanat öğesi barındırmasına rağmen asla hepsinin ağırlığı ile boğulmuyorsunuz. Hızlı, tempolu, ilgi çekici ve nihayetinde duygusal olarak zihninizde yankılanacak Wake Up son sahnesi ile zihninizdeki tüm o karanlık düşünceleri bir anda silecektir. Evet, telefonlarımızı bir saniyeliğine bırakabilir ve gerçekten birbirimizi görebiliriz!

 

Buraya tıklayarak filme ulaşabilirsiniz.

 

Ekran Resmi 2020-04-26 16.18.05

 

-How Are You Today?/Made In UK  "Düzeni bozuk, karmakarışık bir dünyada birbirine tamamen zıt olan iki karakter tanışır."BeFunky-collage kopyası

 

Beklenmedik olayların yaşandığı ve şiddetle dolu bir dünyada geçen Sophie Markatatos'un etkileyici RCA grad filmi "How Are You Today?”, hayatın ne kadar zor olabileceğini keşfederken birbiriyle çelişen iki karakteri takip eden bir animasyon filmidir. Genellikle korkutucu veya kafa karıştırıcı olan bir dünyada yalnız hissetme hakkında deneysel ancak ilişkilendirilebilir bir film olan bu 7 dakikalık kısa filmde, oldukça kasvetli ve yankılanan bir hikaye sunmak için karikatürize bir stil kullanılmış.

 

Film “You were born into a f*cked up world and you will die in a f*cked up world” satırlarıyla açılıyor. Markatatos bu şekilde filmin tonunu erkenden belirliyor. Neredeyse diyalogsuz olan bu filmde tek konuşma tanınmayan gıcırtı ve mırıldanma olarak temsil ediliyor olsa da çeviriyi sağlamak için ekranda kullanılan altyazılar bu filmin mizahi bir tarafının da olduğunu kanıtlamaya yetiyor.

 

Tüm bunları göz önünde bulundurarak, “How Are You Today?” filminin hikayesini sunmak için görsellerine büyük ölçüde güvendiğini ve bunu yaparken çok yaratıcı yöntemlere başvurduğunu söylemek doğru olacaktır. Bir karakterin sınırlı alanlardan korkması, giderek daralan bir kutuya hapsedilmesiyle gösterilmesi akıllıca olarak nitelendirilebilir. Filmin ana karakteri tam anlamıyla dünya tarafından baskı hissetmeye başladığı an, arkadaşı onu bir pipet yardımıyla sönük durumundan yeniden canlandırır. Bu ve bunun gibi sahnelerin sıkça bulunduğu How Are You Today?, görsel hikaye anlatımı ve diyalog eksikliği ile karikatürize hissine katkıda bulunuyor olsa da anlatısal ve tonal olarak da bazı sahnelerde yetersiz kalıyor.

 

How Are You Today?, hikayesi karışık mesajlar içeren bir filmdir. İlk başta dünyanın nasıl olabildiğine işaret ediyor gibi görünüyor, ancak sonrasında sürpriz arkadaşlıkların geliştiğini gördüğünüzde arkadaşlığın önemi hakkında çok daha olumlu bir filmmiş izlenimi yaratıyor. Bununla birlikte, film sonunda biraz karanlık bir hal alıyor ve Markatatos'un kamerası ana karakterine geri döndükten sonra izleyiciye “Ve siz… Bugün nasılsınız? ” sorusunu yöneltiyor. Ayıltıcı bir finale sahip olan bu filmi tekrar tekrar izlemeye ihtiyaç duyacaksınız.

 

Buraya tıklayarak filme ulaşabilirsiniz.

 

Ekran Resmi 2020-04-26 22.06.48

 

-Voyage Of Galactic Space Dangler/Made In USA "Bir astronot, olağandışı dünyada neandertal ile karşılaşır."

 

BeFunky-collage kopyası 2

 

Biz, bizi meşgul eden ve eğlendiren bir dünyayı veya durumu konu eden kısa hikayeleri seviyoruz. Voyage Of Galactic Space Dangler, astronot olan adamın kendisinden çokça uzak olan bir gezegeni keşfetmek için neandertal ile temas kurmasını anlatan deneysel bir kısa filmdir.

 

Bu tanımlama sizde klasik bir bilimkurgu filmi etkisi yaratmasını istemeyiz çünkü Mighty Boosh'un oynadığı ve Terry Gilliam'ın yönettiği 2001: A Space Odyssey filmini bize hatırlatmış olması bu filmin hiç de sıradan bir bilimkurgu olmadığının göstergesidir. Bu filmde, daha önce solo ve deneysel projelere imzasını atmış olan Evan “Kültür ve teknolojinin ilerlemesi ile ilk insan ve son insan arasındaki etkileşim nasıl olurdu?” sorusunun cevabını aramaktadır.

 

Film, ilk insanların yaşam deneyimleri ve yerli halkın kolonileşmesine karşı teknolojideki ilerleyiş gibi temalara yer vermiştir. Filmin yönetmeni Evan bunları, ezilene dövüş şansının verildiğini ve teknolojinin sınırlarının zorlandığını açıklamak için kullanmıştır. Belki bu, güçlü bir geleneksel anlatı stili değil ancak; Evan ve ekibi şaşırtıcı aynı zamanda tamamen olağandışı bir dünya yaratmayı başarmışlar. Komik, eğlenceli, ilgi çekici ve bir parçası olmak isteyeceğimiz türden bir dünya kurabilmenin de ötesine geçmişler.

 

Bu çalışmanın büyük bir kısmı dünyanın ne kadar somut olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir. Bunların çoğu elbette gerçeküstü, ancak bunlar bir şekilde filmin kendi (çılgın) mantığı içinde çalışan gerçeküstülükler. Daha da önemlisi, pratik efektler ve stop-motion animasyon kullanımı gerçek bir mekan, zaman ve durum hissi veriyor. Filmin bu kadar iyi çalışan tasarımını Evan’ın şu sözleriyle daha iyi anlamamız mümkün: “Benim için kamera önünde bulunan her şeyin gerçekte topraklanması, heykelsi bir arka plana sahip olması gerekir. Bu nedenle günlük yaşamdan sahne ve objeler kullanmaktan gerçekten hoşlanıyorum. Filmdeki ipuçlarını; bir motosiklet kaskı, bir plak çalar, bir nerf silahı ve diğer tanıdık nesneleri olarak göreceksiniz. Hedefim nesneleri yeniden bağlamsallaştırmak ve onları izleyiciye yabancı gelecek nesnelere dönüştürmek.”

 

Voyage Of Galactic Space Dangler kesinlikle önerdiğimiz diğer filmlere kıyasla en soyut olanı, ancak yarattığı büyüleyici ve komedi dünyası ile tekniklerin ve görüntülerin ağırlığını da barındıran sevdiğimiz, paylaşmaktan heyecan duyduğumuz kısa filmlerden biri oldu.

 

Buraya tıklayarak filme ulaşabilirsiniz.

 

Ekran Resmi 2020-04-26 22.24.33

 

-Epic Fail/ Made In UK "Gerçek ve sanal kimliklerimizin çift mercekleri aracılığıyla görülen gerçeği, bilgiyi ve siyaseti nasıl algıladığımızı sorgulayan avangard bir denemedir."

 

BeFunky-collage

 

Son birkaç yılda politik tarzda film yapımında herhangi bir eksiklik olmasa da, (Kudos, Feilds Of Vision) çoğunluğu oldukça alaycı bir tarz ve sık sık gerekli olan ciddiyetin yitirilmesi ile ilgili sorunlar yaşadı. Kurnaz, zeki veya mecazi öğelerin kullanıldığı filmlere hasret kalındı.

 

Bu tarzda bir yaklaşıma uyum sağlayabilecek Greg Barth dışında daha uygun bir sanatçıyı düşünmek zor ve bu yüzden Epic Fail son zamanlarda yapılan türünün en iyi örneklerinden biri. Barth, bu filminde, size anında tanıdık gelecek ve bizce güncel modaya uygun bir video formu yakalayabilmiş. Parlak ve temiz dioramaları, pratik şekilde dijital ile harmanlamayı başarmış nadir yapımlardan biri olan Epic Fail'de Barth Sartre’ den esinlenerek, medya, pazarlama ve gençlik solipsizminin aracılık ettiği siyasi iklimi alaycı bir şekilde eleştiriyor.

 

“Dünya Barışı” nı çevrimiçi oy kullanmaktan başka hiçbir şeyin sağlayamadığı bir dünya hayal edin. Barth bu filmde, genç bir adamın dizüstü bilgisayarından çevrimiçi oy kullanmayı deneyimlediği anları bizlerle paylaşıyor. Filmin içerisinde alaycı bir tavırla çokça konuya yer verilmiş olsa da sonunda genç adamın, “5000 Takipçi” vaat eden tıklama yemini yutarak kendi kendini tatmin ederken oy vermeyi unutuyor oluşu filmdeki en çarpıcı noktalardan biri.

 

Belki de Barth’ın bu filmdeki analizleri çözüm odaklı değil. Evet, incelenmemiş sorunları da vurgulamıyor olabilir, ancak onun ve Joe Hampson'un beş dakikalık filmde değişen konuları ne kadar kısaca paketleyebildikleri gerçekten ilginç. Sosyal medya filtre kabarcıklarının epistemolojik tehdidi , sahte haberlerin yükselişi ve gelecek binyıllar hakkında sonsuza dek konuşan bir medya kültürü...

 

Bu filmin sonundan da anlayacağımız gibi, son on yılın politik olarak bilinçli olduğu düşünülen neslimizin seçimlerde genel olarak yetersiz temsil edildiği gerçeğini çürütemeyiz. Barth, motivasyonlarını bizlerle paylaşırken, 7 aylık filmi oluşturma sürecini seçim sonrası duygularını “boşaltmanın” bir yolu olarak tanımlıyor. Bu cümlesi Sartre’ın ilk romanı Nausea’yı ilham kaynağı olarak gördüğünün kanıtı niteliğindedir. Özetle bu film, varoluş ve algı arasındaki çatışmanın bir ürünüdür. Ne de olsa sanatsal yaratım, en nihayetinde varoluşçunun varoluşun saçmalıklarına cevabıdır.

 

Buraya tıklayarak filme ulaşabilirsiniz.

 

Özgün İçerik: Bu içerik ÖğrenciKariyeri ekibi yazarlarından Nursena KILIÇ tarafından oluşturulmuştur.

 


Öğrenci Kariyeri

Öğrenci Kariyeri yazarlarından Öğrenci Kariyeri..

0 Yorum

Yorum Yap

😄

Bültenimize kayıt olun!

Güncel haberleri takip etmek için bültenimize kayıt olun, böylece daima güncel bilgilerle donanmanıza yardımcı olabilelim.