Öğrenci Kariyeri
Küçüklüğümüzden beri okullarda, kurslarda yabancı dil öğrenmenin yolunu aradık. Çeşit çeşit gramer kitapları ile kendimizi zorladık ancak büyük olasılıkla hala tam olarak bir dili öğrenmiş değiliz. Araştırma yapsak fazlaca dil öğrenme tekniği buluruz ancak bu teknikleri öğrenmek dil öğrenmekten daha da zor olabiliyor. Uzmanlar da bu konuda tam bir fikir birliğine varabilmiş değiller. Pek çoğuna göre zaten tek bir ideal yöntem yok. Kişiden kişiye değişiyor.
14 dil bilen Richard Simcott “Hangi yöntemi uygularsanız uygulayın tutarlı olun” diyor. Okuyarak da yazarak veya öğretmen eşliğinde öğrenmek de bu yöntemlerden biri. Şimdi size etkili ve çoğu yönteme göre ekonomik aynı zamanda kolay bir yöntemi anlatmak istiyorum. İsmi KO-KO. Yani; KORKUSUZCA KONUŞ. Eğer gerçekten bir dili öğrenmek istiyorsanız cesur olmanız gerekiyor. Hata yapmaktan korkmamalısınız. Eğer cesursanız konuşmaya başlayabilirsiniz. Bu kadar! Nerde kimle konuşacağım diyorsanız istediğiniz yolu seçebilirsiniz. Mesela o dilin konuşulduğu ülkeye gidip ordaki insanlarla konuşabilir veya çevrenizde o dili iyi bilen biriyle de. Mesela dil öğrenmek isteyen bir arkadaşınızla o dili öğrenene kadar Türkçe konuşmayın. Daha da etkin olabilmek için diziler, filmler izleyin ve gördüklerinizi anlatın .
Bu yöntemi yapan 2 arkadaştan bahsetmek istiyorum. Scott ve Vat. Ana dilleri İngilizce. Yöntemi uygulamak üzere önce İspanya’ya gidiyorlar ve doğrudan İspanyolca konuşmaya çalışıyorlar. İlk hafta sonuç elbette çok başarısız. Ama 12. haftada kayda değer bir gelişme var. Sonra atlayıp Portekizce öğrenmek için Brezilya’ya gidiyorlar. İlk hafta kelimeleri zor söylerken 12. Hafta neredeyse akıcı bir şekilde konuşabiliyorlar. Sonra çıtayı biraz daha yükseltip Kore’ye gidiyorlar. Yılın son çeyreğindeyse Çin’e gidiyorlar. İlk hafta durumları kötü. Ama korkusuzca konuşulan 12 haftanın sonunda sohbet edebilecek bir seviyeye geliyorlar. Aslında bakarsak yıllarca bir ülkede kalıp daha tam olarak o dili öğrenemeyen pek çok insan var. İşin sırrı şu; Scott ve Vat gittikleri ülkede No-English kuralı koymuşlar ve sadece öğrenmek istedikleri dile yoğunlaşmışlar. Ve 12.haftada artık o dili bir uğraş sağlamadan konuşmaya başlamışlar.
Peki bir dili öğrendiğimi nasıl anlayacağım? Mesela İngilizce’de 1 milyon civarında kelime var, bunların hepsini ezberlemek ne kadar sürer? Onu bilemem çünkü hepsini bilen bir insanın yaşadığı meçhul. Shakespeare bile eserlerinde sadece 30 bine yakın farklı kelime kullanmış. Günlük hayatta bunların en fazla 2000–3000 tanesi aktif olarak kullanılıyor. Dolayısıyla bu miktarda kelimeyi biliyorsanız o dili %98 oranında biliyorsunuz kabul ediliyor.
Kısacası, cesur olun ve konuşun!
Kaynak
14 dil bilen Richard Simcott “Hangi yöntemi uygularsanız uygulayın tutarlı olun” diyor. Okuyarak da yazarak veya öğretmen eşliğinde öğrenmek de bu yöntemlerden biri. Şimdi size etkili ve çoğu yönteme göre ekonomik aynı zamanda kolay bir yöntemi anlatmak istiyorum. İsmi KO-KO. Yani; KORKUSUZCA KONUŞ. Eğer gerçekten bir dili öğrenmek istiyorsanız cesur olmanız gerekiyor. Hata yapmaktan korkmamalısınız. Eğer cesursanız konuşmaya başlayabilirsiniz. Bu kadar! Nerde kimle konuşacağım diyorsanız istediğiniz yolu seçebilirsiniz. Mesela o dilin konuşulduğu ülkeye gidip ordaki insanlarla konuşabilir veya çevrenizde o dili iyi bilen biriyle de. Mesela dil öğrenmek isteyen bir arkadaşınızla o dili öğrenene kadar Türkçe konuşmayın. Daha da etkin olabilmek için diziler, filmler izleyin ve gördüklerinizi anlatın .
Bu yöntemi yapan 2 arkadaştan bahsetmek istiyorum. Scott ve Vat. Ana dilleri İngilizce. Yöntemi uygulamak üzere önce İspanya’ya gidiyorlar ve doğrudan İspanyolca konuşmaya çalışıyorlar. İlk hafta sonuç elbette çok başarısız. Ama 12. haftada kayda değer bir gelişme var. Sonra atlayıp Portekizce öğrenmek için Brezilya’ya gidiyorlar. İlk hafta kelimeleri zor söylerken 12. Hafta neredeyse akıcı bir şekilde konuşabiliyorlar. Sonra çıtayı biraz daha yükseltip Kore’ye gidiyorlar. Yılın son çeyreğindeyse Çin’e gidiyorlar. İlk hafta durumları kötü. Ama korkusuzca konuşulan 12 haftanın sonunda sohbet edebilecek bir seviyeye geliyorlar. Aslında bakarsak yıllarca bir ülkede kalıp daha tam olarak o dili öğrenemeyen pek çok insan var. İşin sırrı şu; Scott ve Vat gittikleri ülkede No-English kuralı koymuşlar ve sadece öğrenmek istedikleri dile yoğunlaşmışlar. Ve 12.haftada artık o dili bir uğraş sağlamadan konuşmaya başlamışlar.
Peki bir dili öğrendiğimi nasıl anlayacağım? Mesela İngilizce’de 1 milyon civarında kelime var, bunların hepsini ezberlemek ne kadar sürer? Onu bilemem çünkü hepsini bilen bir insanın yaşadığı meçhul. Shakespeare bile eserlerinde sadece 30 bine yakın farklı kelime kullanmış. Günlük hayatta bunların en fazla 2000–3000 tanesi aktif olarak kullanılıyor. Dolayısıyla bu miktarda kelimeyi biliyorsanız o dili %98 oranında biliyorsunuz kabul ediliyor.
Kısacası, cesur olun ve konuşun!
Kaynak
Sıla Tanrıverdi
0 Yorum
Yorum Yap