Okurken dinleyebileceğiniz şarkı
Dillere destan bir mekandır; Agora… Ama pek bilinmez hikâyesi.
Agora Meyhanesi, 1890 yılında kökeni Gelibolu, Gökçeada ve Marmara Adası'na dayanan Dulidis ailesinin genç ferdi Rum Kaptan Asteri tarafından Balat çarşısında açılmıştır. Asıl mesleği denizcilik olan bu genç kaptan teknesiyle Balat'a mal getirip götürdüğü sırada Rum kızı Eleni'ye ilk görüşte aşık olur ve kader ağlarını örmeye başlar. Bu genç kadınla bir süre mektuplaşan kaptan sonunda Eleni’ye evlenme teklif eder ancak Eleni bir kaptanla evlenemeyeceğini söyleyince genç kaptan aşkı uğruna mesleğini bırakır. Ailece ürettikleri şarapları, sirkeleri satacağı bir mekan açmaya karar verir. Kalyonunu satan Dulidis, bu parayla geçmişte Bizans Sarayı'nın ahırları olan tarihi binayı satın alır ve Rumca ‘meydan’ anlamına gelen ‘agora’ adını verir. Bu tarihi bina dönemin alışılmışının dışına çıkıp farklı bir tasarıma sahip olmasından kaynaklanan bir üne ulaşır kısa sürede. Masa yerine kullanılan dev fıçılarsa satılan ucuz şaraplar gibi bu meyhanenin en göze çarpan özelliklerinden biri olur.
“Burası agora meyhanesi
Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası”
Asteri Dulidis'in ardından oğlu Stelyo Dulidis işletmeyi devralır. Bu dönemde yaşanan 6-7 Eylül olaylarında Balat'taki Rumlar ve Yahudilere yönelik saldırılar sırasında Agora Meyhanesi yanar. Bunun üzerine Stelyo Dulidis, hasar gören binanın denize açılan bölümünü, diğer kısımları restore etmek için satar. Stelyo Dulidis'in ardından oğlu Hristo işletmeyi sürdürür ancak meyhanenin ününü artıran olaysa tüm bunlardan bağımsız bir şekilde İzmir de gerçekleşir. 1959 yılında Onur Şenli adında bir tıp fakültesi öğrencisi komşu kızına aşık olur ama aşkına karşılık bulamaz. Aşk yarasıyla kıvranan genç adam teselliyi İzmir'in Agora semtindeki salaş meyhanelerde aramaya başlar. Bir gece Agora'da içtikten sonra sevdiği kıza bir mektup yazmaya koyulur:
“Sana bu satırlar
Bir sonbahar gecesinin
Felç olmuş köşesinden yazıyorum …” diye başlayan mektubu bir anda hepimizin akıllarına kazınan o meşhur şiire dönüşür. Bu genç adam şiire o günlerin modasına uyarak İngilizce bir başlık koyar. ``The Night, Wine and Love'' (Gece, Şarap ve Aşk) olarak isimlendirdiği şiirini o dönemde fakültede yayınlanan ‘Neşter’ adlı dergide yayınlanmak üzereyken matbaada Ege Ekspres'in kültür sayfaları editörü görür ve dergi yayına girmeden önce şiirin başlığını ‘Agora Meyhanesi’ olarak değiştir ve baskıya öyle gönderir. Böylelikle hepimizin dillerine pelesenk olan Agora Meyhanesi hayatımıza girer. Şiir o kadar sevilir ki, dilden dile dört bir yana yayılır. Hatta bununla kalmayıp bestelenir. Müzeyyen Senar’dan Zeki Müren’e bir çok sanatçı tarafından seslendirilir. Şarkıyı dinleyenler İzmir’deki Agora’dan habersiz Balat’ta ki Agora Meyhanesi’ne akın ederler. Zamanla bu meyhane Türkan Şoray’ları, Fikret Hakan’ları, Ayhan Işık’ları, Cüneyt Arkın’ları ağırlamaya başlar . Yeşilçam’ın 286 filmine ev sahipliği yapar. Günümüzde ise o eski popülerliğine sahip olmamasına rağmen varlığını sürdürmeye devam eder.
“Sana bu satırları
Bir sonbahar gecesinin
Felç olmuş köşesinden yazıyorum
Beşyüz mumluk ampullerin karanlığında
Saatlerdir boşalan kadehlere
şarkılarını dolduruyorum
Tabağımdaki her zeytin tanesine
Simsiyah bakışlarını koyuyorum
Ve kaldırıp kadehimi
Bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum.
Burası agora meyhanesi
Burada yaşar aşkların en madarası
Ve en şahanesi
Burada saçların her teline bir galon içilir
Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir
Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir
Burası agora meyhanesi
Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası?
Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
Boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik
Bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam
Elimde değil
Bu da bir nevi namuslu serserilik
Dışarda hafiften bir yağmur var
Bu gece benim gecem
Kadehlerde alaim-i semaların raksettiği
Gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece bu
Camlara vuran her damlada seni hatırlıyorum
Ve sana susuzluğumu
Birazdan şarkılar susar, kadehler boşalır
Umutlar tükenir, mezeler biter
Biraz sonra bir mavi ay doğar tepelerden
Bu sarhoş şehrin üstüne
Birazdan bu yağmur da diner
Sen bakma benim böyle
Delice efkarlandığıma
Mendilimdeki o kızıl lekeye de boş ver
Yarın gelir çamaşırcı kadın
Her şeyden habersiz onu da yıkar
Sen mesut ol yeter ki ben olmasam ne çıkar?
Dedim ya burası agora meyhanesi
Bir tek iyiliğin tüm kötülüklere meydan okuduğu yer
Burası agora meyhanesi
burası kan tüküren mesut insanların dünyası.”
Kaynakça:
Kaynakça
Özgün İçerik: Bu içerik ÖğrenciKariyeri yazarlarından Yaren ÇAĞLAR tarafından oluşturulmuştur.
0 Yorum
Yorum Yap