Antik Yunan’dan bu zamana kadar ismi metinlerden silinmeyen bir efsanenin yazısı bu. Onun gerçek olduğuna inananlar da var, o dönemde bu kadar güçlü bir kadının sivrileceğine inanmayıp bunun Sophokles’in hayal ürünü olduğunu savunanlar da. Bana sorarsanız, tartışılması gereken nokta gerçek ya da kurgu olması değil. Çünkü benim için önemli olan; iki bin dört yüz yıl önce bile ayakları yere bu kadar sağlam basan kadınların yazılıp çizildiğini bilmek. Böyle bir kadın fikrinin insanların kafasında canlandırılmış olma ihtimali bile beni sevindiriyor.
Antigone, Sophokles’in Oedipus üçlemesinin sonuncusu. Oedipus kompleksine ismini veren Antik Yunan efsanesi Kral Oedipus’un kızı. Annesiyle evlenen ve gözlerini kör etmiş Oedipus’un… Kabaca bahsetmek gerekirse olaylar şöyle gelişir: Sophokles’in üçlemesinin on oyununda Antigone’nin iki erkek kardeşi de ölmüştür. Ancak Kral Kreon, Antigone’nin ölen erkek kardeşlerinden birinin gömülmemesini emreder. Gömülmesin ki ruhu iki dünya arasında sıkışıp kalsın ister Kreon. O zamanlarda Zeus’un buyruklarına inananlar için bir ölünün üzerine toprak atılmaması onun ruhunun öbür tarafa huzur içinde göç edemeyeceği anlamına gelmektedir. Bu durum Antigone gibi geleneklerine ve inançlarına bağlı birisinin kabul edilebileceği bir şey değildir. Diğer hiçbir kadının dillendirmeye cesaret bile edemeyeceği bir işe, erkek kardeşinin üzerine toprak atmaya karar verir Antigone. Bu durumu günümüz dünyasında gözünüzde canlandırmak zor geliyor biliyorum ancak yirmi asır öncesi için bir kadın olarak kolay alınabilecek bir karar değildir bu. Bir kralın buyruğuna karşı gelen, inançları peşinde koşarken endişelere kulaklarını kapatan ilk kadın karakterdir Antigone.
''Ben gömmeye gidiyorum ağabeyimi. Bu uğurda ölsem ne gam? Yan yana yatarız kardeşimle, iki sevgili gibi. Suçsa kutsal bir suç benimki. Şu kısacık yaşamda dirilere yaranmaya değer mi? Öte yandan sonrasızlık bekler beni. Ölmüşlerime adıyorum sevgimi. Sen ama yüz çevirip kutsal yasalardan gönlünce sürdür günlerini.''
ANTIGONE
Abisinin üzerine toprak atarken yakalanması sonucunda Antigone’nin ölüm emri verilir. Bir mahzene diri diri gömülme cezasını aldığında dahi bir dakika bile dik başlılığından vazgeçmez. Güçlü ve inançlı duruşu ölmek için beklediği mahzende kendisini bir iple asana kadar devam etmiştir.
''Benim gibi felaketler içinde yaşayan biri ölünce kendini şanslı saymaz mı? Böyle bir ölümle ölmek hiç acı vermez bana. Oysa toprağa vermeden bıraksaydım anamın ölen oğlunu, içim paralanırdı. Başka hiçbir şey acı vermez bana. Yaptığıma çılgınlık diyorsan eğer, kim bilir, belki de bir çılgındır bana çılgın diyen.''
ANTIGONE
İnandığı bir şeyin arkasından sonuna kadar giden, kadınların ses çıkarmaya korktuğu bir buyruğa karşı hiç sarsılmadan duran bir karakter Antigone. Çağının en önemli kadın karakteri. Lady Macbeth, Jeanne d’Arc veya Nora ile kıyaslandığında bile aralarında dik başlılığıyla şüphesiz sivrilecek bir karakter. Ayakları yere sağlam basan bir kadın olmak için ayakları yere sağlam basan kadınların hikâyelerini bilmek gerek.
Çoğu zaman eşitsizliklere ve adaletsizliklere Antigone kadar karşı çıkacak gücü bulamıyoruz kendimizde. Etrafımıza sınırlar çiziyoruz ve onları aşamayacağımıza ikna ediyoruz kendimizi. Şikayet ediyoruz her gün. Hashtag’lerle duyuruyoruz sesimizi. Ya da duyurduğumuzu sanıyoruz. Hâlbuki hepimizin içinde Antigone’de olan kıvılcımdan bir miktar var, biliyorum. İnançları uğruna her şeyi göze alabilecek gözü kara bir kız var içimizde. Neden korkuyoruz onu dillendirmeye? O hâlde siz de bulun kendinizde o cesareti artık. İnançlarımıza sonuna kadar sahip çıkmalı; artık ucunda en az Antigone’yi bekleyen son kadar kötü bir son olsa da. Çıkaralım sözlüklerimizden yanlış olduğunu bile bile değerlerimizin çiğnenmesine izin vermeyi. Öğrenmeyelim başımızı öne eğerek haksızlıkların bizi teğet geçmesini. Bilmeyelim felaketlerin karşısında boyun eğmeyi.
Dik kafalı bu kız, en az babası kadar!
Bilmiyor felaketlerin karşısında boyun eğmeyi!
ANTIGONE
Kaynak
Antigone, Sophokles’in Oedipus üçlemesinin sonuncusu. Oedipus kompleksine ismini veren Antik Yunan efsanesi Kral Oedipus’un kızı. Annesiyle evlenen ve gözlerini kör etmiş Oedipus’un… Kabaca bahsetmek gerekirse olaylar şöyle gelişir: Sophokles’in üçlemesinin on oyununda Antigone’nin iki erkek kardeşi de ölmüştür. Ancak Kral Kreon, Antigone’nin ölen erkek kardeşlerinden birinin gömülmemesini emreder. Gömülmesin ki ruhu iki dünya arasında sıkışıp kalsın ister Kreon. O zamanlarda Zeus’un buyruklarına inananlar için bir ölünün üzerine toprak atılmaması onun ruhunun öbür tarafa huzur içinde göç edemeyeceği anlamına gelmektedir. Bu durum Antigone gibi geleneklerine ve inançlarına bağlı birisinin kabul edilebileceği bir şey değildir. Diğer hiçbir kadının dillendirmeye cesaret bile edemeyeceği bir işe, erkek kardeşinin üzerine toprak atmaya karar verir Antigone. Bu durumu günümüz dünyasında gözünüzde canlandırmak zor geliyor biliyorum ancak yirmi asır öncesi için bir kadın olarak kolay alınabilecek bir karar değildir bu. Bir kralın buyruğuna karşı gelen, inançları peşinde koşarken endişelere kulaklarını kapatan ilk kadın karakterdir Antigone.
''Ben gömmeye gidiyorum ağabeyimi. Bu uğurda ölsem ne gam? Yan yana yatarız kardeşimle, iki sevgili gibi. Suçsa kutsal bir suç benimki. Şu kısacık yaşamda dirilere yaranmaya değer mi? Öte yandan sonrasızlık bekler beni. Ölmüşlerime adıyorum sevgimi. Sen ama yüz çevirip kutsal yasalardan gönlünce sürdür günlerini.''
ANTIGONE
Abisinin üzerine toprak atarken yakalanması sonucunda Antigone’nin ölüm emri verilir. Bir mahzene diri diri gömülme cezasını aldığında dahi bir dakika bile dik başlılığından vazgeçmez. Güçlü ve inançlı duruşu ölmek için beklediği mahzende kendisini bir iple asana kadar devam etmiştir.
''Benim gibi felaketler içinde yaşayan biri ölünce kendini şanslı saymaz mı? Böyle bir ölümle ölmek hiç acı vermez bana. Oysa toprağa vermeden bıraksaydım anamın ölen oğlunu, içim paralanırdı. Başka hiçbir şey acı vermez bana. Yaptığıma çılgınlık diyorsan eğer, kim bilir, belki de bir çılgındır bana çılgın diyen.''
ANTIGONE
İnandığı bir şeyin arkasından sonuna kadar giden, kadınların ses çıkarmaya korktuğu bir buyruğa karşı hiç sarsılmadan duran bir karakter Antigone. Çağının en önemli kadın karakteri. Lady Macbeth, Jeanne d’Arc veya Nora ile kıyaslandığında bile aralarında dik başlılığıyla şüphesiz sivrilecek bir karakter. Ayakları yere sağlam basan bir kadın olmak için ayakları yere sağlam basan kadınların hikâyelerini bilmek gerek.
Çoğu zaman eşitsizliklere ve adaletsizliklere Antigone kadar karşı çıkacak gücü bulamıyoruz kendimizde. Etrafımıza sınırlar çiziyoruz ve onları aşamayacağımıza ikna ediyoruz kendimizi. Şikayet ediyoruz her gün. Hashtag’lerle duyuruyoruz sesimizi. Ya da duyurduğumuzu sanıyoruz. Hâlbuki hepimizin içinde Antigone’de olan kıvılcımdan bir miktar var, biliyorum. İnançları uğruna her şeyi göze alabilecek gözü kara bir kız var içimizde. Neden korkuyoruz onu dillendirmeye? O hâlde siz de bulun kendinizde o cesareti artık. İnançlarımıza sonuna kadar sahip çıkmalı; artık ucunda en az Antigone’yi bekleyen son kadar kötü bir son olsa da. Çıkaralım sözlüklerimizden yanlış olduğunu bile bile değerlerimizin çiğnenmesine izin vermeyi. Öğrenmeyelim başımızı öne eğerek haksızlıkların bizi teğet geçmesini. Bilmeyelim felaketlerin karşısında boyun eğmeyi.
Dik kafalı bu kız, en az babası kadar!
Bilmiyor felaketlerin karşısında boyun eğmeyi!
ANTIGONE
Kaynak
0 Yorum
Yorum Yap