Kronolojik zaman dilimine göre 60-70 sene yani bütün bir insan ömrü ufacık bir zaman dilimini ifade eder. Genelde kimse de insan ömrünün yeteri uzunlukta olduğunu düşünmüyordur zaten.
Her ne kadar kısa bir ömrümüz olsa da nitelikli bir yaşam sürüp doygunluğa ulaşan kişilere çevremizde bile rastlarız.
Ve tam olarak bu noktada şu sorular beynimizde canlanacaktır:
Nitelikli bir yaşama nasıl ulaşırım?
Hayallerimin bununla ne ilgisi var?
Bunun için geç mi kaldım?
Şimdi size hayallerinin peşini bırakmayan bir insanı tanıma fırsatı sunuyoruz ve bu soruların cevabını hayat hikayesinde bulacağınızı umuyoruz: Prof. Dr. Öget Öktem Tanör
Annesi ile babası doktordu ve merakını küçük yaşında onlara şöyle ifade ediyormuş: ”Ben beyni merak ediyorum, bir yere odaklandığımda beynimde neler oluyor? Bir şeyi hafızama kaydettiğimde beynimde neler gerçekleşiyor?”
Yani beyin ile insan davranış ilişkisinin ilgisini çektiğini ifade eden Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, hayatını buna adamak istediğini söylese de babası buna müsaade etmemiş.
Hocalarının yönlendirmesinin de etkisiyle babasının hukuk bölümüne gitmesini istemesi sonucu bu bölüme gitmiş fakat içinde her zaman hayalleri bir ukde olarak kalmış.
Tabiki de hayallerinin dışında bir bölüme yöneldiğinden dolayı okulun başladığı ilk gün kendisine, “Benim burada ne işim var?” sorusunu sormuş.
Fizyoloji ve Anatomi kitapları okumaya bayılan birisi olarak hukuk fakültesi sıralarında mutluluk ona uzak kalmış
Ne kadar istese de hukuk fakültesini bırakmamış ve bu bölümden mezun olmuş. Sonrasında ise babasına tekrar sınavlara hazırlanıp tıp okumak istediğini söylese de babasından bu yaştan sonra kesinlikle olmaz cevabını almış
Böylelikle hukuk fakültesinde anayasa hukuku asistanı olarak göreve başlamış. Fakültede asistanken bir burstan yararlanarak Kolombiya’ya gitmiş ve psikanaliz ile ilgilenmiş
Yani buradayken tıp değilde psikoloji ile ilgilenmesini tavsiye etmişler
Babasına ise tekrar hayallerini anlatıp teklif sunduğunda ”meslek değiştirmenin toplum tarafından ayıp karşılanacağı” cevabını almış.
Fakat o herşeye rağmen bu ilgisinin peşinden gitmeyi istemiş ve bir arkadaşı yardımıyla psikoloji bölümüne başvurup kurulun yapacağı bir yeterlilik sınavıyla bölüme girmeye razı olmuş
Buna karşın aynı zamanda asistanlığının devam etmesi için doktora ile uğraşıyormuş.
Bunların sonucunda ise psikoloji bölümünden nihayet asistan yani günümüzde ki karşılığı ile öğretim görevlisi olmuş.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesine sonra da Çapa Tıp Fakültesinde Nöropsikoloji laboratuvarı kurmuş.
Kısacası, hayallerinin peşinde bir hayat sürmüş ve hayalindeki mesleğe sahip olmuş. Bu hikaye hayallerimizin peşini bırakmamak adına bizi dinç kılacaktır.
Özel İçerik: Yusuf Biçer