Ünlü astronom Carl Sagan’ın “Milyarlarca ve Milyarlarca” isimli kitabından, benim en sevdiğim dizeleri olan; “Bizler, içinde dünyada yaşayan insan sayısından daha fazla galaksi olan uçsuz bucaksız bir evrende, evrenin önemsiz bir köşesine sıkışmış bir galaksinin, sıradan bir güneşin etrafında dönen, mütevazi bir gezegende yaşayan canlılarız…” satırlarını her okuduğumda kendimi çölde bir kum tanesi olarak hissetmekten alıkoyamıyorum. Hayatımın büyük bir bölümünü kapsayan önemsiz şeylere harcadığım zamana ya da zamansızlığıma yakındığım bu hissiyatımı, izlediğim bir filmden veya dinlediğim bir konuşmacıdan daha çok okuduğum bir kitabın bana hissettirdiğini inkar edemem. Bu kadar sıradan insanlar arasından sıyrılıp, farklılaşmayı başaran bireylerin ilham kaynaklarının da kendine ihtiyacı olan hissiyatı veren kitapları okumalarının olduğunun kanısına vardım. Etrafta dönen “Önemli olan kitap okumak değil, kitabın sana kattığıdır.” cümlesi klişeleşmesinin yanında doğruluğunu sürdürdüğü apaçık görülmektedir. Herkes doğru kitap okunmalı diyor, peki doğru kitap nedir sorusunu bir, iki kişiden duyuyor gibiyim. Elbette bu iş o kadar kolay değil. Bu konuyu bir madencinin değerli mücevheri bulmak için bütün araziyi araştırmasına benzetebiliriz. Biz de o mücevheri bulmak için kütüphane kütüphane dolaşmalıyız. Bazen bakış açımızı değiştirmemiz, aradığımızı bulmamıza yardımcı olabilir. Örneğin; yolumuzu biraz daha değiştirerek diğerlerinden kendini farklı kılan kütüphanelere de uğrayabiliriz. Örneği biraz daha açarak sizlere, kütüphane ve farklılaşma kavramlarını duyduğumda aklıma ilk gelen kütüphane olan İnsan Kütüphanesi‘den bahsetmek istiyorum.
Olağanüstü fikir, ilk kez 2000 yılında Danimarka’nın başkenti Kopenhang’da gerginliklerin yol açtığı gençlik şiddetini azaltmak amacı ile geliştirilerek hizmete girmiştir. İşleyişinin normal kütüphanelerden bir farkının olamamasına karşın onu farklılaştıran özelliği, kitapların yüzyüze iletişim kurabileceğiniz insanlar olmasıdır. Herhangi bir kütüphane gibi aynı mantıkta gidip kitabınızı seçiyorsunuz. Formu doldurup isteğinizi görevliye iletiyorsunuz. Kitap ile beraber size ayrılan bir masaya oturuyorsunuz. Buraya kadar her şey aynı; fakat orada kitaplar canlı kanlı karşınızda oturan insanlar oluyor. Orada duvarlarda “Sessiz Olun” ibareleri asılmıyor, aksine kitabınızla rahatça iletişim kurmanız ve merak ettiğiniz her şeyi sormanız öneriliyor.
7 milyardan fazla insan ile paylaştığımız gezegenimizin daha da yaşanabilir olabilmesini sağlamamıza yardımcı olan bu proje bizlere, bir nevi kültürümüzün farklı renklerini ortaya koyma cesaretini kurumsal bir anlayışla bir üst düzeye konumlandırmaktadır.
Özgün İçerik: Şerife Gökdaş