Öğrenci Kariyeri
İnsan nüfusu ve bununla birlikte ihtiyaçları da hızına yetişilemez bir şekilde sürekli büyüyor ve gelişiyor. Dünya'nın kaynakları da aynı hızda tükeniyor. Bu durum gözleri uzay (asteroit) madenciliğine çeviriyor. Uzay yolculukları kolay olmadığı için "uzay madenciliği" günlük hayatımızda pek yer edinemese de gerek SpaceX, Blue Origin gibi özel şirketler gerekse devletlerin girişimleri uzay yarışını kızıştırdığından asteroit madenciliği çok geçmeden hayatımızın sıradan bir parçası haline gelecek gibi görünüyor. Ülkemizde de uzay madenciliği faaliyetlerini TUMÇAG (Türkiye Uzay Madenciliği Çalışma Grubu) yürütmekte.
Asteroitler, Mars ve Jüpiter arasında bulunan, kütle ve hacimlerinin diğer gezegenlere oranla çok daha küçük olduğundan "küçük gezegenler" olarak da anılan gök cisimleridir. Sayıları oldukça fazla olduğundan kimi zaman Dünya'ya da yaklaştıkları biliniyor.
Güneş Sistemi'nde yaklaşık 60 milyon asteroit olduğu tahmin ediliyor. Ve biz yaklaşık %1 kadarını keşfedebildik. Bu asteroitlerden Dünya'ya çok yakın yörüngelere sahip olanlar var ve bunlara gidip gelmek için gereken enerji, aya gidip gelebilmek için gereken enerjiden çok daha düşük durumda.
Ayrıca gelişmiş insan toplulukları için önemli bir yer tutan ilaç ve tıp enerjisi sektöründe kullanılan platin grubu madenler; demir, nikel ve kobalt gibi dayanıklı metaller ve hatta suyun yapısını oluşturan hidrojen, oksijen gibi elementleri asteroitlerden elde edebiliriz.
Tüm bu özellikleri kaynak olarak asteroitleri çok daha ilgi çekici hale getiriyor.
Avrupa Birliği halihazırda asteroitlerden çıkarılan minerallerin şirketler tarafından sahiplenilmesini, Dünya’ya geri getirilmesini ve kâr amacıyla satılmasını sağlayan yasal bir çerçeveye sahip durumdayken, Amerika Birleşik Devletleri de 2015 Kasım ayı sonunda Barack Obama tarafından imzalanan Uzay Yasası'yla, Amerikan firmalarının resmi olarak uzayda madencilik yapmalarının önünü açtı.
Buna karşın uzay madenciliğinin Dünya ekonomisini çökerteceği de yapılan yorumlar arasında.
Özel İçerik: Malike Erdoğan
Asteroitler, Mars ve Jüpiter arasında bulunan, kütle ve hacimlerinin diğer gezegenlere oranla çok daha küçük olduğundan "küçük gezegenler" olarak da anılan gök cisimleridir. Sayıları oldukça fazla olduğundan kimi zaman Dünya'ya da yaklaştıkları biliniyor.
Güneş Sistemi'nde yaklaşık 60 milyon asteroit olduğu tahmin ediliyor. Ve biz yaklaşık %1 kadarını keşfedebildik. Bu asteroitlerden Dünya'ya çok yakın yörüngelere sahip olanlar var ve bunlara gidip gelmek için gereken enerji, aya gidip gelebilmek için gereken enerjiden çok daha düşük durumda.
Ayrıca gelişmiş insan toplulukları için önemli bir yer tutan ilaç ve tıp enerjisi sektöründe kullanılan platin grubu madenler; demir, nikel ve kobalt gibi dayanıklı metaller ve hatta suyun yapısını oluşturan hidrojen, oksijen gibi elementleri asteroitlerden elde edebiliriz.
Tüm bu özellikleri kaynak olarak asteroitleri çok daha ilgi çekici hale getiriyor.
Avrupa Birliği halihazırda asteroitlerden çıkarılan minerallerin şirketler tarafından sahiplenilmesini, Dünya’ya geri getirilmesini ve kâr amacıyla satılmasını sağlayan yasal bir çerçeveye sahip durumdayken, Amerika Birleşik Devletleri de 2015 Kasım ayı sonunda Barack Obama tarafından imzalanan Uzay Yasası'yla, Amerikan firmalarının resmi olarak uzayda madencilik yapmalarının önünü açtı.
Buna karşın uzay madenciliğinin Dünya ekonomisini çökerteceği de yapılan yorumlar arasında.
Özel İçerik: Malike Erdoğan
Sıla Tanrıverdi
0 Yorum
Yorum Yap