Öğrenci Kariyeri Banner

Neden ve Nasıl Aşık Oluruz?

Neden ve Nasıl Aşık Oluruz?

Hiç kalbinizde, beyninizde ya da damarlarınızda adlandıramadığınız bir duygunun dolaştığını düşündüğünüz oldu mu?

Ya da midenizde anlam veremediğiniz şeyler uçuştu mu?

Peki aynı anda mideniz ağzınıza gelirken kalbinizin ise vücudunuzun her yerinde attığını hissedip aynı zamanda ellerinizin de terlediğine şahit oldunuz mu?

Eğer cevabınız evet ise muhtemelen bir kez de olsa aşkın kıyısından, köşesinden ya da tam üstünden geçmişsinizdir.

Öyleyse sizce de aşkı ve sevgiyi ayıran şey, herhangi bir çiçeği sevdiğinizde koparıp koklamak, aynı çiçeğe aşık olduğunuzda ise onu sulayıp büyütmek midir?

Hepsinin cevabı verildiyse şimdi sıra asıl sorumuzda.

Aşk nedir ve neden aşık oluruz?

ask

Son derece karmaşık bir duygu olarak bilinen bu olguyu etkileyen birçok faktör ve üzerinde halen çalışması sürdürülen birçok araştırma var. Kabataslak olarak aşkın kökenini fiziksel kimya, çekim gücü, paylaşılan ilgi alanları ve uyumluluk olarak adlandırsak da aslında işin iç yüzü bambaşka bir boyut almakta. Çoğunluk, aşkın bir sebebi olmadığını iddia ederek hızlı bir kişisel gelişim yaşamamız için aşkı bir gereklilik olarak görmekte.

Peki size beynimizde uyumluluğa karar vermede en büyük rolü oynayan dopamin, östrojen, serotonin ve testosteron dışında bu hormonlardan salgılanan bir koku sayesinde aşık olup olmayacağımızın 1.5 saniye içinde belirlendiğini söylesem inanır mıydınız? Bir nevi aşık olacağımız kişiye olan bağımız ilk görüşte şekilleniyor. Yani ne kadar ilk görüşte aşka inanmasanız da böyle bir gerçeğin olduğunu kabullenmeliyiz gibi duruyor.

ask

Aşk için kesin sınırlarla çizili olarak genel bir tanım yapamamamızın sebebi, aşkın her bedende ve kalpte farklı bir karşılığı olmasıdır. Genel hatlarıyla aşırı duyulan tutku durumu olarak bilinse de salgıladığımız hormonlarımızın miktarı neticesinde aşık olduğumuz insanlar, toplam 4 çeşit kişiliğin etrafında şekilleniyor. Bu kişilikler müteahhitler, direktörler, kâşifler ve müzakereciler olarak ayrılmakta.

Gelenek ve göreneklerine bağlı olan ve karşısında da bu konuya sebat etmeye değer veren bireyler görmek isteyenler genellikle müteahhitler başlığı altındaki kişiliklere aşık olurken karşısında saldırganlığa eğimli ve karar vermekte zorlanmayıp aksine zevk alan bireyler görmek isteyenler ise direktörlere aşık oluyor. Dürtüsel, yaratıcı ve risk alanlara ilgi duyanlar kâşiflere, diğer üç türden daha fazla özveri, sezgisellik, idealist olma durumu ve merhamet görmek isteyenler ise müzakerecilere aşık oluyor.

ask

İnsanların aşık olmasının nedeni ve ilişkilerin hangi şartlar altında daha sağlıklı yürütülebildiği ise iki şeye dayanıyor. Birincisi, sosyallik başlığı altında sosyal normları karşılayan ve kişinin sosyal çevresi tarafından onaylanan birlikteliğin “sosyal etkileri” karşılaması sebebiyle uzun ömürlü olmasını açıklarken ikincisi, bireyin aşk, cinsiyet ve bağ kurma ihtiyaçlarını karşılayabilen karakterlere daha yüksek olasılıkla aşık olmasını açıklıyor. Kısacası yapılan araştırmaların neticesi de göz önünde bulundurularak güvende hissettiren, gizemini her daim koruyan, kişiliğin tamamlandığı hissini veren, birbirini tanıdıkça duyguları pekiştiren ve uyum probleminin olmadığı ilişkilerin daha sağlıklı olduğu sonucuna varabiliriz.

ask

Tüm bunların buz dağının görünen kısmı olduğunu varsayarsak eğer, tahmin edersiniz ki görünmeyen kısmında bahsedeceklerim daha soyut olacak. Kimi zaman birine içgüdüsel olarak sebebini bilmediğiniz olgular tarafından çekildiğinizi, nedenini bilmeden iyi hissetmeye başladığınızı, sohbetin daha önce hiç bu kadar iyi olmadığını ve çekicilikten önce uyuma dikkat ettiğinizi fark ettiyseniz soyut parlamayı sağlayan biyolojik bileşen dopamin tarafından ele geçirilmişsiniz demektir. Çünkü dopaminin etkisindeyken tüm dış faktörleri bir kenara bırakıp keyif, neşe ve duygusal çekimin büyüsüne kapıldığınızı hissedebilirsiniz.

ask

Bundan bağımsız olarak tüm zıtlıklara, kontrol edilemez hislere ve basık bir hava gibi kendini hissettiren kaotikliğe rağmen kendinizi mükemmel bir aşkın içinde hissedip ellerinizin terlemesi, daha az yeme, uykusuz kalma ve düşüncelerinizin kısıtlandığını düşünmek gibi fiziksel anormalliklere maruz kalırsanız “Hoş geldin Norepinefrin” diyoruz. Bu hormon sayesinde her şey daha yoğun, keyif, neşe ve yaşam enerjisi doruklarda!

ask

Çok belirgin bir aşk yaşadığınızı, bundan daha iyi bir ilişkinizin olmadığını ve olamayacağını düşünüp aşkın kimyasındaki her şeyin beyninizde çarpıştığını hissediyorsanız, tebrikler, feniletilamin ile tanışmışsınız. Her şeyi daha net yaşamanızı sağlayan bu hormon çikolatada peynirdeki kadar olmasa da çok fazla miktarda bulunmakta. Aşkın yaratılmasında direk görevi gören bu hormon aynı zamanda dopamin ve serotonin ile birleşerek size tam olarak filmlerdeki aşkı yaşatıyor.

ask

Bahsettiğim üç nörokimyasal sayesinde tutku, istek ve takıntılarımız oluşurken aşkın ilk halinin hatlarını belirlemiş oluyoruz. Bunların dışında kalan oksitosin ve serotonin ise bağlarımızı güçlendirmek için etkin hale geliyorlar. Oksitosin bizi tam olarak büyük harflerle aşık eden, çekimin dışında adanmışlık hissini de işin içine katan bir hormonken, serotonin ise tek kelimeyle mutluluk veren ve aşkın ilk dakikalarında yaşanan mutluluk gibi değil de devamlı süregelen ve ilişkinin her evresinde kendisini hissettirerek iyimser bir bakış açısı kazandıran hormondur.

Peki siz tüm bu anlattıklarımdan sonra “Ben galiba hiç aşık olmamışım.” diyenlerden mi, yoksa tüm içeriği yüzünüzde tatlı bir tebessümle okuyarak o özel kişiyi düşünenlerden misiniz?

Ve bana soracak olursanız, en güzel aşk, bir içerik yazarının koordinatörüne duyduğu aşktır. En güzel aşk, yazı yazmayı bir kez daha sevdiren editördür. En güzel aşk, "taslak" ve "yayında" yazılarını görüldüğümde kalbimden koordinatörümün kalbine geçen ışığı görmemdir. En güzel aşk, hatamı yüzüme vurmadan ve düzeltmemi istediğini derinden hissettirerek söylemesidir. En güzel aşk, gergin ve sinirli olduğunu o söylemese bile anlamamdır. En güzel aşk, yazılarımı her yazdığımda "İyi ki burdayım!" dememdir.  Kısacası bence en güzel aşk Gökçe'dir. 

Canımmm koordinatörüm bu yazım sana gelsin. Bir kez bile yüz yüze görüşemesek de sana olan sevgimi içerik yazarak anlatmam mümkün değil ama yine de bu içeriğim senin olsun. 

İyi ki doğmuşsun Gökçe. İyi ki seninleyim, sizinleyim, bizimlesin!

Sevdiklerinle birlikte nice mutlu, sağlıklı, başarılı ve huzurlu upuzuun yıllar seni bekliyor.

Seni çok seviyorummmm. Musmutlu yıllarrrrrrrrrrrr <333333


Yaren İrem Binici

Öğrenci Kariyeri yazarlarından Yaren İrem Binici

0 Yorum

Yorum Yap

😄

Bültenimize kayıt olun!

Güncel haberleri takip etmek için bültenimize kayıt olun, böylece daima güncel bilgilerle donanmanıza yardımcı olabilelim.