Öğrenci Kariyeri Banner

Deli Gibi Değil Gayet Aklı Başında Sevenlere: Kürk Mantolu Madonna'dan 10 Alıntı

Deli Gibi Değil Gayet Aklı Başında Sevenlere: Kürk Mantolu Madonna'dan 10 Alıntı
Türk hikâyeciliğinin duayeni, kendi zamanının çok ötesinde derin eserler yazan Sabahattin Ali’nin belki de en bilinen kitabıdır “Kürk Mantolu Madonna”.

1940 yılında ilk olarak “Hakikat” gazetesinde karşımıza çıkar Maria Puder ve Rauf Efendi’nin aşk hikayesi. Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’yı ikinci kez askerlik yaparken Büyükdere’de bir çadırda yazdığı söylenir. Romanı yazarken kolunu çatlatan yazar yine de kitap yetişebilsin diye yazmaya devam etmiştir. 1943 yılında ilk baskısı yayımlanan kitap o günden sonra adeta bir harita oluverir okuyana.

Sabahattin Ali'nin başyapıtı Kürk Mantolu Madonna ve hayatı ...

Öyle ki her genç, en azından lise yıllarında bir kez eline alıp Rauf Efendi’nin hikayesine ortak olmaya yeltenmiştir. Bu ortaklık hiç beklenmeyen kapılar açar üstelik. Kendinizi birdenbire hayatı sorgularken buluverirsiniz. Usul usul daha önce ayak basmadığınız yerlere götürür sizi. İçinizden bir şeyler kopartırken aynı anda yenilerini de inşa eder bir yandan. 7’den 70’e herkes kendinden az çok bir şeyler bulur satırlar aralarında.

Kitap ilk bakışta yarım kalmış sancılı bir aşk hikayesini anlatıyor gibi dursa da, özünde çok daha derin şeyleri aktarır okuyucuya. Bir sayfasında gülümserken yalnızca birkaç paragraf sonra gözyaşları kağıda damlayıp mürekkebi dağıtıverir. Aşk, korku, pişmanlık, umut ve umutsuzluk … Hangisini istiyorsanız ondan çok daha fazlasını verir Sabahattin Ali size duru anlatımıyla. Tam da bu yüzden neredeyse 80 yıl sonra bile Türk edebiyatı dendiğinde akla ilk gelen kült eserlerden olmuştur.İşte Kürk Mantolu Madonna’dan, üzerinde saatlerce düşünülebilecek 10 alıntı.

 

      “Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim.” (s.52)

 

     “Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?” (s.38)

 

 

     “Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkan olmadığını hissediyordum. Hayatta en güvendiğim insana duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.” (s.152)

 

    “Mevcut olmayan bir şeye malik olalım derken mevcut olanları kaybettik.” (s.123)

 

 

     “Bu akşam anladım ki, bir insan bir diğer insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.” (s.120)

 

     “Yılbaşının da sence hiçbir hususiyeti yok mudur?” diye sordum. “Hayır” dedi, “senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? Tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı? Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması… İnsan ömrü doğumdan ölüme uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerine yapılan türlü taksimat sunidir…” (s.113)

sabahattin ali

     “Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidi kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.” (s.120)

     “Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkasını bu kadar zavallı görmeye hakkımız yoktur.” (s.96)

Sabahattin Ali'nin şeytanları

     “Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.” (s.88)

     “Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhumun bulunduğunu öğrettin.” (s.163)

UNUTMADAN: Sabahattin Ali’nin hayatını ve mücadelesini en yakınından dinlemek isteyenler için bir öneri: Filiz Hiç Üzülmesin – Filiz Ali

Özgün İçerik: Bu içerik Öğrenci Kariyeri ekibi yazarlarından Ezgi Nur BUDAK tarafından oluşturulmuştur.

Öğrenci Kariyeri

Öğrenci Kariyeri yazarlarından Öğrenci Kariyeri..

0 Yorum

Yorum Yap

😄

Bültenimize kayıt olun!

Güncel haberleri takip etmek için bültenimize kayıt olun, böylece daima güncel bilgilerle donanmanıza yardımcı olabilelim.