Bu Tespitle Depresyondan Arınmak Sizin Elinizde

Depresyon Bir Sorun Değil, Sorunların Belirtisidir!

Sürekli olarak kendinizi yalnız ve hüzünlü mü hissediyorsunuz? Problemlerinizin sizi ruhsal çöküntüye sürükleyecek kadar kayda değer olmadığını bildiğiniz halde kendinizi bir girdapta ve gitgide dibe batar bir vaziyette mi buluyorsunuz? O halde depresyondasınız ve bir psikolağa danışmanızda fayda var, demeyeceğiz. Çünkü bu kez alışagelmiş çözüm önerilerinin dışında, size ilk olarak bir tespitte bulunmanızı sağlamak bu içeriğimizdeki yegane amacımız olacak.

Mutsuz bir insansanız ve bunu henüz çevrenizle paylaşamayacak kadar yerle bir olmamışsanız size ilk olarak "boş ver" diyecek ya da mutluluk tarifli kişisel gelişim kitapları önereceklerdir. Bunun bir üst seviyesi olarak bunalıma girdiyseniz muhtemel ki antidepresana yönlendirileceksinizdir. Peki kaç kişi beslenmenizi gözden geçirmenizi ve vitamin değerlerinize baktırmanızı tavsiye edecektir?

Birbirinden kesin hatlarla ayrılmasına rağmen depresyon nedenleri psikososyal, genetik ve biyolojik olmak üzere 3 ana grupta incelenir. Biz, nedenler pastasının büyük dilimi olan biyolojik kısmıyla ilgileneceğiz.

D Vitamini Rezervleriniz ve Melankoli

D vitamini eksikliği depresyonla direkt ilişkilidir. Bu ilişkiyi araştıran bilim insanları, 2013 yılında toplamda 31.000 kişinin yer aldığı 13 araştırmayı inceleyerek depresyon teşhisi konan hastaların büyük kısmında D vitamini eksikliği tespit etmişlerdir. 2014 yılında İsveç'te yapılan bir araştırmada ise intihara kalkışan depresif hastaların D vitamini rezervlerinde düşüş olduğu saptanmıştır. Bundan hareketle araştırmacı pskiyatristler araştırma süreleri boyunca hastalarına D vitamini takviyesi yapmış ve tedavi sonucunda hastaların duygusal reaksiyonlarında olumlu değişmeler kaydetmişlerdir. Yani ruhsal bir sendelemede uzman görüş istiyorsanız ilk olarak biyolojik etmenlerinizi göz önünde bulundurmalı, genelden özele doğru seyralmalısınız. Bedenimiz yaşadığımız tek yer. Onu iyi muhafaza etmek çıkabilecek diğer tüm problemlerin önlemidir.

Son yıllarda kaydedilen verilere göre dünyanın en mutlu ülkeleri arasında Türkiye 93. sırada yerini aldı. Bu da vatandaşların huzursuz ve depresif olduğunun bir göstergesi. Literatürde de geçtiği üzere biliyoruz ki D vitamininin büyük bir kısmını güneşten karşılıyoruz. Peki böylesine güneş gören bir ülkede neden D vitamini yoksunluğu çekiyoruz? Dilerseniz cevabına geçelim:

Vücudumuzun güneşle temas ettiğinde D vitamini sentezleyebilmesi için öncelikle bu değerli vitamin açısından zengin gıdalara ihtiyacı vardır. Sadece güneşlenmemiz yetmez. Gıdalarla alınan D vitamini aktif formda değildir. Güneş aktif olmayan D vitaminin aktif hale geçmesini sağlar. Son dönemlerde çıkan, güneşin zararlı ışınlarından korunmak adına pazarlanan ve belli bir kitleyi daimi müşterisi olarak kazanmış bir takım güneş koruyucuları ise aslında güneşin bize sunduğu nimetten mahrum kalmamıza sebep oluyor. Yani bu kitlenin farkında olmadığı husus şu ki güneş değil, güneşsizlik hasta ediyor! Cildinize herhangi bir losyon, krem vb. sürmediğiniz takdirde günde sadece 20-30 dakika güneşe maruz kalarak rezervlerinizi doldurabilir ve daha pozitif bir insan olabilirsiniz. Çünkü kullanılan bu kimyasallar yüzünden (her ne kadar doğal olduğuna inandırılmış olsanız da) vücudunuza sürdüğünüzde D vitamini absorbesini engellemiş olursunuz. D vitamini yağda çözünür ve siz bunları uygulayıp güneşlendikten sonra duşa girdiğinizde almış olduğunuz vitamin suyla beraber akıp gider.